F.Bahçe kadrosunu okuyunca teknik direktörün seyirciye inat iki ismi ilk 11'de çıkarttığını gördük. Siz bunu yaparsanız, ben de bunu yaparım dedi. Aslında güzel bir davranış ama o sahip çıktığı futbolcular bu jeste karşılık veremediler. İlk yarıda F.Bahçe, topu daha fazla kullanıyor gözüktü, aslında ikinci yarıda da öyle gözüktü. İlk 45 dakikada F.Bahçeli oyuncuların kafa yapısı ve vücut dilleri küskündü. Yani "Ya bu nasıl iş böyle" diye oynuyorlardı veya yalandan mücadele ediyorlardı. Karagümrük kontrataktan yakaladığı bir iki pozisyonu kaçırınca sarı-lacivertliler, "Arkadaşlar bu iş böyle olmaz, biraz mücadele edelim" dediler. İkinci devre yapılan değişiklikler de takıma hava getirdi. F.Bahçe'nin beraberlik golü, hazırlanan bir gol değil, çok güzel bir tek vuruş golü. Ama o golden sonra sarı-lacivertli oyuncular dediler ki; "Biz berabere de kalsak mağlup da olsak aynı. Şu maça biraz daha asılalım." Nitekim Arda'nın girmesiyle F.Bahçe topları daha iyi kullanmaya, rakibe karşı daha tehlikeli olmaya başladı. Hakem Abdulkadir Bitigen maçı çözecek bir hakem değil. Oyun giderse o da götürüyor. Bir penaltı pozisyonu var Valencia'nın. Hakem göremeyebilir, VAR (Emre Malok) baktı, penaltı olmadığına karar verdi. Pozisyon gri miydi yoksa siyahbeyaz mı? Çağırması gerekirdi. Sen çağır, maçın hakemi karar versin. Maçı sen mi idare ediyorsun, maçın hakemi mi? Maalesef bu işler Türkiye'de artık tam bir rezalete gidiyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, maç oynanırken kural değişiyor. Hem de maçta değil TFF'de.