Sergen geçen sene başarılı oldu. Başarılı olurken de herhalde bütün artıları kendine yazdı. Rakiplerinin eksilerini hiç görmedi. Yönetim uyanıklık yapmaya kalktı. Sergen şampiyonluğa giderken önümüzdeki sezonun anlaşmasını yapmadı. Dediler ki 'Şampiyon olamazsak bu kadar parayı niye Sergen'e verelim?' Bu sefer Sergen şampiyon olunca Çeşme'ye gitti ve yöneticileri kıstırdı. Bazı yorumcular da devreye girdi. Ve yöneticiler Sergen'in ayağına gitti. Bir anlaşma yapıldı ama yöneticiler bu işten hoşnut olmadı, özellikle Başkan Ahmet Nur Çebi. Bakmayın kamuoyunda Başkan-Sergen el ele gözüktü. Hepsi hikâyeydi!
Şimdi gelelim Sergen'in takımdaki ağırlığına... Geçen yılki kadro dardı ve rahat idare etti. Ama bu sene 3-4 tane üst düzey oyuncu aldılar büyük paralar vererek. Geçen seneki oyuncular değildi bunlar ve bu futbolculara hakim olamadı. Paralar da adaletli dağıtılmadığı için çarşı karıştı. Sergen bir de reklam filmi çevirdi. Altını çizerek söylüyorum: 'Başkan Süleyman Seba olsaydı bir Beşiktaş Teknik Direktörü onu çevirmezdi, çeviremezdi. Seba izin vermezdi.
Terim, Avrupa maçlarına sarı-kırmızı kaşkol ile çıkıyor. Siz Sergen'in Beşiktaş yazan ürünlerle basın toplantısı yaptığını gördünüz mü? Ben görmedim. Gören varsa da bana haber versin. Bakın bazı şeyler ufak ufak başlar. Önemsemezsiniz sonunda duvara vurursunuz. Keşke Sergen bazı şeyleri daha doğru yapsaydı, yarın başka büyük takımı veya Milli Takım'ı çalıştırsın isterdim. Ama maalesef doğru gitmedi. İnşallah ileride iyi olur.
YOK ÖYLE 3 KURUŞA 5 KÖFTE!
Hakemler konuşulmadan olmaz. Ankara'da iki hakem var: Ali Uluyol ve Metin Tokat. Bunlar beni savcılığa şikâyet etti. Savcı, ikisinin de dilekçelerini reddetti. Bunlar hâlâ kaşınmaya devam etti. Bir daha kağıt geldi başka savcıdan. Neymiş onları küçük düşürüyormuşuz. Yıllardır kırık cam teorisi vardır. Beyefendiler, bundan alınıp şikâyet etmişler. Aslında haklılar… Bu hakemler daha hakemlik yapamıyor. Başları ve komiteleri idare edemiyor. Kırık cam teorisini nereden bilsin zavallılar. İkide bir savcılığa verirseniz, ben de sizi vereceğim. Bakalım o zaman ne olacak? Yok öyle üç kuruşa beş köfte.
AVRUPA'DA ÇATIR ÇATIR...
Bu Galatasaray yıllardır Türkiye Ligi'nde kötü neticeler alsa Avrupa'ya çıkıp çatır çatır gidiyor. O sırada bunu başaran futbolculara prim mi, ceza mı lazım? Ben olsam ceza veririm. Türkiye'de neden böyle oynamıyorsunuz diye. Ama biliyorum onlardan 'federasyon ve hakemler' cevabı gelecek. Haksız da değiller.
ÖNCE TUVALETİNİZİ YAPIN!
Münih'te yaşayan arkadaşlarla iddiaya girdim, beni Bayern-Münih-Barcelona maçına davet ettiler. Oteli ve uçak biletlerimi ayarladılar. Ama Bayern eyaletinin başındaki şahıs maça seyirci alınmayacak kararı çıkarttı. Bir gün evvel başka maçta 15-20 bin seyirci vardı. Daha da enteresanı maçın olduğu gece 22.00'de pub ve restoranları kapatma emri verdiler. Ama Münih havalimanında otobüsle uçağa giderken mübalağa etmeyeyim, 50 kişilik otobüste 100 kişi vardı. Kucak kucağa uçağa götürdüler.
Şimdi gelelim uçaktaki rezalete… Pegasus'un patronunu tanırım ve severim. İyi de işi bir iş adamıdır. 9A'da oturuyordum. Uçağın bir önünde bir arkasında iki tane tuvalet vardı. Ön tuvalete gitmek isteyenlerin hepsini arkaya yolladılar. 1 saat 20 dakika boyunca sıkışan yolcu ön tuvalete giremedi. Sonunda dayanamadım gittim, arkaya 'Girin' dediler. Çünkü dolu ve pilot var dediler. Yalan söylediler. Perde kapalı olmasına rağmen gördüm. Pilotlar ufak ihtiyaçları için giriyorlardı. Ben tartışmaya girdiğimde onu da almadılar tuvalete. Allah'tan uçakta prostat olan yolcu yoktu. Tartışmadan sonra ön tuvalet kullanmaya açıldı. İnanın 5-6 kişi ayakta bekledi. Bundan muhakkak kabin amiri sorumludur. Herhalde uçaktaki bu görevliler 'nasıl olsa bunlar anlamaz ve her şeye razı olurlar' diyordu. Ama iki sefer içki ve meşrubat satışına çıktılar. Enteresan tarafı uçak türbülansa 3 dakika girdi. Orada giderken de satış yapılıyordu. Yani bundan sonra Pegasus'a binmeden mutlak tuvaletinizi yapınız. Benden uyarması…