12. maçı oynuyorsun, eline bayağı geniş bir kadro veriyorlar. Devamlı üzerine koyarak gitmen lazım. Sen devamlı eksilterek gidiyorsun. Haliyle seni eleştiriyorlar, kabul etmiyorsun. Yöneticilerin durup durup hakemlerden dert yanıyorlar. Sen arada sırada rakiplerden dert yanıyorsun. Sonra ne oluyor? Kaybeden Fenerbahçe taraftarı oluyor.
Şimdi gelelim sadede. Erol kardeşim, senin planların varmış, olabilir de bir türlü biz göremiyoruz bunları. Gördüğümüz plan değil pilav. Hatta lapa. Senin iki bekin var, biri Gökhan, biri Caner. Akılları fikirleri gol atalım, gol attıralım. Siz nerede oynuyorsunuz? Defansta. Önce işiniz ne? Defans. Devamlı orta atmaya gidiyorsunuz. Rakip sizin aralarınıza yerden, havadan topu atıyor.
Erol kardeşim. Bir şanssızlığın var. Sende papaz fazla! Hepsi general. Hem de hepsi orgeneral. Asker kaç tane var söyler misin? Bak şu ana kadar teknik, taktikten hiçbir şey bahsetmedik. Neden çünkü öyle bir şey yok ki bahsedelim. Dün teknik-taktik kimde vardı? 90 dakika boyunca Malatyaspor'da. Hem de müthiş.
Şimdi ne olacak?
Dua edin, tribünde Fenerbahçe seyircisi yoktu.
Bundan sonra radikal tedbirler almak lazım. Bazılarına acımayacaksın. Senin orta sahada en diri adamın Gustavo. İkinci yarı senin takımını Malatya üzerine yollayacak adam Gustavo. Sen onu geri çekiyorsun. Anlamak mümkün değil.
Son sözüm de hakeme... Bak kardeşim, gördüğünü çalarsan, büyük-küçük takım tanımazsan maç önünde tıkır tıkır açılır. Niye biliyor musun? En zor anlarda Allah sana yardım eder. Hani derler ya hakemlere "Allah yardımcınız olsun" diye. Allah, sağı solu oynayanlara yardım etmez, düzgün adama yardım eder. Seni de tebrik ederim.