Futbolun yazılı kuralları, bir de yazılı olmayan gereklilikleri var. İyi idman yapacaksın, rakibi doğru analiz edeceksin, starların olduğu kadroya sahipsen forma adaletin olacak. Rakibin kim olduğunun önemi yok, sen sahada mücadele etmez, 3 pası bir arada yapamazsan karşındaki her takım sana Manchester City görünür.
Galatasaray son bir ayda bir maç yapmış olmanın gevşettiği vidalarla başladı oyuna. Sol kanadında iki ismi de birden değiştirmek anlamsız bir riskti. Mertens Napoli'ye geldiğinde evet sol açıktı ama bu kadroda ona sol önde şans tanıyıp arkasına da Kazımcan'ı koyup yetmedi, Belçikalı'yı devrenin ortasında sağ açığa atarsanız Kayserispor cezayı keser size...
Galatasaray'da dün Nelsson dışında futbolcu olduğunu hatırlayan yoktu sahada. Ne ikili mücadele kazandılar ne de doğru pas üçgeni kurdular. Rakibin kaybettikleri her topta hızlı hücumlarla Muslera'nın kalesine gideceğini bilmiyormuşçasına dikine uzun riskli toplarla Çağdaş Atan'ın takımına davetiye çıkardılar.
İki beki Onur ve Carole ile kanatları çok rahat savunan Kayserispor dinamizm ile bitirdiği ilk yarının ardından yine temposunu son bölüme taşıyamadı ama bu maça kadar sadece 9 gol atmış Galatasaray'ın 0-2'den dönebileceğini düşünen yoktu galiba. Teknik direktör Okan Buruk "elimde zengin kadro var" derken futbol fikirlerinin fakirliğine rakibi Çağdaş Atan faturayı kesti. Bir bay haftayla bu kadar geriye gidiyorsa takımı, Dünya Kupası arasında Florya'nın yolunu bile bulamaz bu futbolcular. Bakalım üçer üçer verdiği izinleri bu hafta iptal edecek kadar "kötü adam" olabilecek mi? "İyi" adamlığın bedelini ödedi çünkü bu karşılaşmada.