İtalya 20 maçtır oynadığıyla ne oynayacağını, Çek maçındaki 11 ile de bize karşı hangi kadroyla çıkacağını net ortaya koymuştu. O gün o orta saha ve 11 tercihiyle dersimize çalışmadığımız ortaya çıkmıştı. Hadi İtalya ev sahibiydi, formdaydı, açılış maçıydı… Galler için bahanemiz yoktu. Bakü'de ev sahibi bizdik. Bale ve arkadaşları da İsviçre maçında artılarını, eksilerini ortaya koymuşlardı. Geçiş oynuyorlar, Bale derine gelip takımı yönetiyor ama oyunun kontrolünü ellerine alamıyorlardı. Yapmamız gereken topa daha fazla sahip olmak, atakları bitirmek ve rakibin kontralarına orta sahada karşılık vermek... Havuz girişlerinde kurallar yazar ya, biz dün elimizde cam bardak, duş almadan 1.40 havuza balıklama atladık ilk 35 dakika... Top bizde kalmadı, önde baskı yaptıklarından, çıkarken kaptırdıklarımızla ikinci ataklarını yedik ve Bale-Ramsey'in ön gösterimini yaptıklarını pozisyonun esas çekiminde topu ağlarımızda gördük. Okay ve Ozan ortalamalarının çok gerisinde kalırken iki bekin de hücum performansı olmayınca oyun Cengiz ve Kenan'ın ne vereceğine ve Çalhanoğlu'na kaldı. Burak ise ileride tek başına çırpındı. İkinci yarı top yapsın diye Hakan'ı 8 numaraya çekmek varken ülkenin en iyi pas yapan adamlarından İrfan'ı son 5 dakikaya kadar kulübede oturttuk. Serdar Dursun, Caner Erkin ve Salih Uçan kadroda yoklar. İlki kenardan gelir, ikisi 11 oynardı oysa ki... Yarım sezon öncesine kadar golf oynayan Bale bir planı olan, bir takım olan Galler'in sahadaki patronuydu: Hazar Gölü "Bale"si izledik...