Karşındaki milli takım 27 maçtır kaybetmemiş, 8 maçtır kalesinde gol görmemiş ve turnuvanın açılış maçında başkentinde ev sahibi ise hele bir de Mancini ile topa yüzde 60'tan fazla sahip olan bir takımsa oynayacağın oyun bellidir. İyi savunma yapacaksın, geçiş oyunuyla hızlı hücumlarla fırsat kovalayacaksın. İlk yarı bittiğinde işin savunma tarafını doğru yaptık ama hücumda yoktuk. Biz 5 yıl sonra Burak'ın sağ kanattan ortasına heyecanlanacak ülke değiliz.
İlk yarıda kilitlenen İtalyanlar da Uğurcan'ın plonjonuna takıldı. Mancini oturmuş düzeni ile sahadayken bizim oyunbozan olmamız gerekiyordu. Kenan, Hakan ve Yusuf kaliteli oyuncular ama orta sahada kanlı bir mücadeleden fazlasına ihtiyacınız var. Şenol Güneş, Burak'ın arkasında bu "şık" adamlara yer verdi ama İtalyanlar ikinci yarıda orta sahayı ele geçirmişken usta ayaklarıyla 3 golle acı faturayı kestiler. Kalabalık bir orta sahaya ihtiyacımız vardı, rakibin topa hakimiyetini bozmadan oyunu dengeleyemezsiniz. Mahkûm bir oyun, hikâyenin sonunda celladını beklemeye benzer.
Açılış maçlarını oynamak zordur. Bu Milli Takım turnuvanın en genç kadrosu. Bugün olmazsa gelecekte önemli işlere imza atabilirler. Ama rakibin tezine, antitez üretmekte problemlerimiz var. İtalya'yı böylesine mahkûm bir oyunda karşılayan Milli Takım'da hücum oyuncularının performansını değerlendirmek anlamsız; sonuçta futbol topla oynanıyor. Bakü'deki 2 maçta farklı bir oyun karakteri ile sahada olmalıyız. 24 takımın katıldığı turnuvada gerçek turnuva son 16'da başlıyor. İtalya'ya yenilmek üzücü ama bizim için asıl hayal kırıklığı 24'te son 16'ya kalmamak olur. Bunu başarmak için Bakü'de bizi iki kez sevindiren bir takıma ihtiyacımız var. Yapmışlıkları var. Yaparlar inşallah...