Beşiktaş 'ın 11'inde Batuhan ile Almeida'yı görünce iki santrforla oynayacağını, geriden yüksek toplar ve kenar ortalarıyla hücum organizasyonları yapacağını düşündük. Ama Samet Hoca Almeida'yı santforda değil, sol kenarda oynatınca Beşiktaş, hücumda etkinlik anlamında çok geride kaldı. Aybaba'nın bu düşüncesi, başka bir oyun anlayışını da beraberinde getirdi. Bu anlayış, Oğuzhan ve Fernandes'in pas alışverişine bağlıydı. Evet, Oğuzhan kötü oynamadı ama bu pas trafiğinden de pozisyon üretildiğini söylemek çok zor.
Kaliteden uzak bu oyunda, Trabzonspor'un kaybettiği toplar ile iki kenar oyuncusu Olcan ve Yasin'in istenilen beceride olmayışı, bordo-mavili ekibin üretkenliğini örseledi. Yani ilk yarı boyunca her iki takım da rakip sahaya geçebiliyor ama gol pozisyonu üretemiyordu.
İstatistikler fauller ve top kayıpları üzerineydi. Trabzonspor'un devre biterken golü bulmasıyla ikinci yarıda oyunun da rengi değişti. Dengede olan oyun, golden sonra Beşiktaş'ın tempo ve baskı kurma isteğini, Trabzonspor'un da buna karşılık biraz daha geride kalıp, çabuk atakla pozisyon üretme anlayışını getirdi. Ama burada baskıyı yapan takım golü buldu. Fernandes'in gol mesafesinden uzak pozisyondan bulduğu golün ardından (Bu pozisyonda Onur'un duruş hatası var) Trabzonspor da kontrolü ele alıp oynama düşüncesine döndü.
Gol becerisi başka
Maçın başındaki öngörümüz gol veya gollerin ya duran toptan ya da çabuk ataktan geleceği yönündeydi. Nitekim iki gol de bu pozisyonlardan geldi. İkinci yarının son bölümünde orta sahaların düşmesiyle hem Beşiktaş'ın hem de Trabzonspor'un 18'i çok kolay gidilebilir hale geldi. Bu bölümde çok net pozisyonları bulan Almeida ve Olcay'la Beşiktaş oldu. Özellikle son saniyede kaçırılan pozisyon gol becerisinin çok farklı bir şey olduğunu ortaya koyuyordu. Kısacası dün akşamki maçın karakterini bilerleyen şey, oyuncuların yaptıklarından çok yapamadıklarıydı.