Mehmet Ali Aydınlar'ın basın toplantısını izlerken, 3 Temmuz süreci öncesini düşündüm. Aydınlar sadece Fenerbahçe camiasının değil, tüm kulüp taraftarlarının saygı duyduğu ve güvendiği bir isimdi. Geldiğimiz noktaya baktığımız zaman bugün Fenerbahçe taraftarı, Avrupa Kupaları'ndan 2 yıl ceza aldıkları için Aydınlar'ı sorumlu görüp, sevmiyorlar. Trabzonspor taraftarı şampiyonluk kupasını alamadıkları için Aydınlar'a kızgın.. Ve diğer kulüpler, bu olaylara karışan takımlar küme düşürülmediği için eski TFF Başkanı'na dargınlar.. Şu tabloya bakıldığında tüm Türkiye'nin kucakladığı bir isim olan Sayın Aydınlar, şimdi istenmeyen adam oldu. Burada daha ciddi bir özeleştiri yapmak lazım. Gerçekten Türk futbolunun kötü adamı Mehmet Ali Aydınlar mı?
***
Her yerde her zaman başarısız kurumlarda birileri bedel öder. Mesala teknik adam kötüyse gider.. Bu bizde sık görülür! Başarısız futbolcu dünya yıldızı da olsa gider.. Bu da biz de çok görülen bir durumdur.
Fakat aynı şeyi kulüpleri yönetenler için ifade etmek pek mümkün olmuyor. Gerek şu şike sürecine baktığınız zaman gerekse takımların mali tablolarına baktığınız zaman kolay kolay gitmez başkanlar ve yöneticiler.. Bedel ödemez
"Yola devam" derler.. Bu anlayışın değişeceği günler gelir mi acaba diye düşünüyor insan? Mesala 3 Temmuz sonrası ne değişti, neler değişti?
Ben baktım azıcık değişmiş..
***
Şike, şiddet, dava, hukuk, anayasa, yargıtay filan derken, günlerdir bunu tartışırken konuların içine acılar da girmeye başladı. Evlat acısıyla ilgili ne yazılabilir ki.. Aslında bu acı duyguyu hissetmek, tüylerin diken diken olması için de illaki bir baba olmanız gerekmeyebilir. Tanımı bile insana acı veriyor. Durum böyle iken sınırları bilmek lazım. Eninde sonunda bunlar spor kulüpleri;
kazanırsın, kaybedersin telafisi olmayan ölümdür. Hele de bu bir evlat acısı ise.. Sporun "S"si ile yan yana getirmemeniz lazım..