Andorra'da soğuk havayı yüzlerce kilometre mesafeden gelmiş bine yakın Türk'ün tezahüratları ısıttı. Formaliteye dönen maçta bu ilgi ve desteğin en büyük nedeni Şenol Güneş'in önderliğindeki Milli Takım'ın yeniden insanımızın ortak sevgi ve başarı dili haline gelmesi. Bu tabloya bakıp EURO 2020'de Türkler'in şampiyonaya nasıl bir renk katacağını tahmin etmek zor değil. Romanya'da ay sonu çekilecek kurada C Grubu (Amsterdam- Bükreş) veya F Grubu'dan (Münih-Budapeşte) birine düşmemiz halinde her maçın İstanbul havası yaşayacağı kesin...
Şenol Güneş dün Hakan, Merih ve Ozan Tufan hariç rotasyon yaptı. Çok da isabetli oldu. Sentetik zemin, buz gibi havada her türlü sertliğe başvuran Andorra'yı görünce "iyi ki bu işi İstanbul'da halletmişiz" demekten kendimi alamadım. Yüzde 75 topla oynama oranına ulaştığımız ilk yarıda ev sahibi ekibin oyun bozmak ve tekme atmak dışında futbol adına ürettiği bir değer göremedik. Enes'in biri penaltıdan attığı 2 gol milli takımı rahatlattı. Ozan ve Kaan'ın orta sahadaki dinamik oyunu dikkat çekiciydi. Hakan'ın liderliği kıymetliydi. Milli olan Ahmet Kutucu dahil bütün oyuncularımız elinden gelen mücadeleyi gösterdi. Bu sentetik zemine ve rakibe sağlam direnç gösterdiler.
Şenol Güneş'in oyun 2-0, dakika 44 iken saha kenarındaki uyarılarını ve adeta çırpınışlarını görünce "Bu aşk ve bu heyacan bitmez" dedim.
Ben Şenol Güneş'e hep inandım ve güvendim. Hiç mahcup olmadım. Bu yüzden bekle bizi EURO 2020. Türkler geliyor. Takımımızla, taraftarımızla söyleyecek çok sözümüz olacak...