2002 Dünya Kupası'nda Türkiye, Şenol Güneş'in liderliğinde Dünya üçüncülüğüne yürürken 57 gün yakın takipteydim. Dile kolay Antalya'dan Hong Kong'a, Güney Kore'den Japonya'ya oradan tekrar G.Kore'ye uzun, meşakkatli ama bir o kadar gurur dolu bir yolculuktu. Şimdi Şenol Güneş'le tamamlanmamış duyguların gölgesinde yeni hedeflere yürüyoruz. 2022 Dünya Kupası Katar'ın hayalini kurarken, inancımızla, futbolumuzla daha önemlisi umudumuzla Euro 2020'nin üzerine çoktan Güneş doğdu bile...
Milliler, grubun averaj takımı Andorra'nın futbol dışı oyunuyla son anda aldığı 3 puana takılmadı. Biz de takılmadık çünkü son Dünya Şampiyonu Fransa'yı Konya'da devirdiğimiz gün özgüveni cebimize, kalitemizi rakiplerin zihnine çoktan koymuştuk. Sadece dişli rakibimiz İzlanda değil, Andorra da, dün gece Moldova da, Fransa'yı deviren Türkiye'nin şanından bir parça almak için daha motive oynadılar.
Moldova dün kendi evinde yenildi ama saygı duyulacak kadar oyunu çirkinleştirmeden oynadı. Sahaya bakarsak Şenol Güneş, Andorra maçındaki psikolojik ve fizyolojik yıpranan takımına dinamizm getirecek dokunuşlar yaptı. Emre, Hakan, Güven, Yusuf ve Çağlar'ı dinlendirip özellikle Dorukhan, Ozan ve Deniz Türüç'le orta sahayı daha dinamik hale gerirdi. Marttaki rahat kazandığımız Moldova maçının 4 yıldızı sakat Burak hariç Cenk, Deniz, Kaan'ın 11'de başlaması tesadüf değil... Kaptan Cenk Tosun'un 19 ve 20'de cepheden geçemediği kaleci Koşalev'i 37'de Dorukhan'ın mükemmel pasında topu üstünden aşırarak geçirip golü atması maçın kırılma anıydı. Dorukhan, Deniz, Ozan ve Andorra'da savrulan İrfan'ı da beğendim. Kenan gelişim gösterse de gözler o bölgede daha bir canlılık aradı. Olan Yusuf, Hakan, olmayan Burak, Cengiz olsa Abdülkadir olsa başka bir kanat organizasyonu yazılabilirdi. Hoşgeldin kaptan. Hoşgeldin Cenk Tosun.