Dün gece Arena'da Türk futbolunun en ama en karanlık gecesi yaşandı. Yaklaşık 40 yılım futbolun içinde geçti. Bunun 20 yılı hakemlik, geri kalanı da seyirci ve yorumculuk. Belki hiçbir zaman ispat edemeyeceğim ya da hiçbir zaman gün yüzüne çıkamayacak ama dün geceki maçta bahis baronlarının parmağı vardı. Bahis baronlarının sahadaki tetikçileri kimdir bilmiyorum. Hakemdir ya da oyunculardır ya da daha büyük bir organizasyondur diyemiyorum. Zira karşıma hukuk çıkar. Ama tıpkı sigara içilmiş bir odada sigara içeni görmediğimiz ama sigara içildiğini net hissettiğimiz gibi ben de aynısını dün gece hissettim. Yapılan hakem hatalarını saysak SABAH gazetesinin sayfaları yetmez. Mesela Sabri'nin Marin'e yaptığı penaltıyı vermeyip bir dakika sonra olmayanın verilmesi gibi. İlk yarıyı Trabzonspor önde bitiriyor ama maçı Galatasaray kazanıyor. İkinci yarıda maçı Galatasaray'ın kazanması için elinden gelen her şeyi yapan tuhaf ve dün geceye kadar hakem olan ama bugünden itibaren artık sivil bir vatandaş olarak hayatına devam etmesi gereken bir hakemcik var!
Önce Özer'i oyundan atıyor. İnanın bana yaptığı hareket kartlık değil. Faul bile değil. Trabzonspor 10 kişi kalıyor. Ama bu bile Galatasaray'ın kazanmasına yetmiyor. Bu esnada bir arbedede Aykut ile Podolski itişiyorlar. Bu sefer Aykut oyundan atılıyor. Trabzonspor 9 kişi kalıyor. Maç berabere devam ediyor. Çok az dakika kalmış. Ama Galatasaray'ın kazanması gerekiyor ki hakem bir penaltı uyduruyor. Cavanda-Umut mücadelesinde topa Cavanda dokunuyor ama hakem penaltı çalıyor. Bu penaltı ile birlikte iki Trabzonsporlu daha oyundan atılıyor. Bu arada hakeme daha nice Trabzonlu oyuncular ağır hakaretler etmelerine rağmen oyunda tutuluyorlar çünkü maçın malum (!!!) nedenlerden dolayı yarıda kalmaması lazım ve en az 6-7 dak-i ka uzaması gereken maç 90. dakikayı birkaç saniye geçe bitiriliveriyor. Türk futbol kamuoyu artık uyanın! Dün gece yaşananların çoğu rahmani değildi. Bu işte parmağı olan kimse ya da bu organizasyonları kim ya da kimler yaptıysa Allah belasını versin. Bu arada sahada gözünden öpülmesi gereken adam gibi adam, namuslu, ahlaklı bir futbolcu vardı. Adı Salih'ti. Salih adamdı. Her şeyi aslında o bir hareketle özetledi. Hakemin yere düşmüş kırmızı kartını alıp ona gösterirken aslında Türk hakemliğinin namusunu gencecik bir futbolcu kurtarmak istiyordu. Bence Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının Salih'in tek harekette özetlediği ağır, vahim, kokuşmuş tabloya göz atmaları lazım.