'Fenerbahçe neden kaybetti' sorusunun karşılığı, ikinci yarıdaki etkisiz oyunda. Oyunu ve tempoyu kontrol ettikleri ilk 45'te biri direkten dönen, biri gol çizgisinden çevrilen, yine Dzeko'nun auta attığı net pozisyonlar vardı ellerinde. Beşiktaş, Rafa Silva'nın Livakovic'e nişanladığı bir "karşı karşıya" ile cevap verebildi. Hamleler ve stratejide ikinci yarıdaki hamleler önemliydi. Çünkü Serdar Topraktepe, Fenerbahçe'nin sağ kanadına baskı yaparak, hücum aksiyonlarını sola yönlendirdi. Maximin'i ikili kademe ile önlemek ve oyuncunun defansif zaaflarından da faydalanmak istedi.
Kötü gidişi sonlandırmak, nefes almak adına müthiş bir mücadele gösterdi Beşiktaş. Maç boyunca Fenerbahçe'nin ustalarının devreye girip, dengeyi bozması beklendi ama olmadı. Dzeko jeneriklik kontrolünden sonra topu auta attı, Tadic kaleciye nişanladı. Fenerbahçe bu kadar kaçırırken, rakibin golünün kendi kaosundan gelmesi de futbol cilvesi. Chamberlain ortalıyor, defansa çarpıyor, top mücadelesi başlıyor, Livakovic oraya odaklanıyor, tıngır-mıngır gol oluyor. Tam Fenerbahçelik yani…
Bu kaçan gollerin mesajları da açıktır. Bazen "Olmayınca, olmuyor"… Yediği golden sonra baskıyı, rakip stoperlerin "kalite problemini" test etmeye çalışmak da maçın taktik anlamında sorgulanır elbette. Yazıda veya yorumda hakem kararından bahsetmeden, sadece oyunun hikâyesini yazmak da önemliydi bizim açımızdan. Genç hakem Mehmet Türkmen'i de tebrik etmemiz gerekir. Bize maçı konuşturup, "şans-şanssızlık" veya "taktikten" konuşmayı sağladığı için.