İki ayrı Fenerbahçe, iki ayrı Tugay Kaan Numanoğlu ve iki ayrı Karagümrük takımı izledik. İlk 45'e imzayı atan Fenerbahçe kalecisi Livakovic oldu. İkinci yarıda Fenerbahçe'nin oyun gücü ortaya çıktı. Krunic ile başlamazsak haksızlık ederiz. Arao'yu beğenmeyip gönderip, Krunic'i transfer eden oyun zekâsına söylenecek çok şey olabilir. Ama bu oyuncuyu sezon başında Milan'ın hocası da vermek istememişti. Demek ki neymiş; transfer teknik direktöre bırakılmayacak kadar önemliymiş. Elbette İsmail Yüksek, maçı takımı adına ayakta tutan oyuncu oldu. Dzeko attı, goller kaçtı… Evet ama böyle bir taktik oyuncusu her şeyin dengesini değiştiriyor. O kadar çok atağı kesip, topu oyuna doğru soktu ki, zor maçın kilidini açtı.
Tolunay Kafkas akıl koydu oyuna. Rakibini sola yönlendirdi. Buna Fenerbahçe stoperleri de olanak verdi. Kilitledi Fenerbahçe'yi. Dzeko'nun golüyle değişti her şey. İsmail Kartal "tutucu" davranmadı. Tek hamlesi vardı, tam zamanında Batshuayi ile yaptı. Kalan maçlarda Mert Hakan ve Cengiz'i bekleyecek. Ama Krunic için artık defterini kapamalı. Hakem Tugay Kaan Numanoğlu'nun vermediği, VAR'ın çağırdığı pozisyon aslında sezonun özeti. Gördüğü halde çalamadı, yüreği yetmedi. Neden? Bazıları "kızar" diye mi? Livakovic bu sezon ilk kez büyük takım kalecisi gibi kaledeydi. Zor günler kahramanlar ister. Daha önce olmayanlar, 2-1'e kadar takdir haklarını rakibe çalan hakemin direnmeyi bırakmasından, devre bittiğinde kaçan, maç bittiğinde yeniden yakalanan şampiyonluk hedefinden. Bir varmış, bir yokmuş maçıydı seyrettiğimiz.