Bu kadar kötü başlayıp, böylesine iyi giden bir maçı uzun süredir izlemedim. Montella "Salıyı" düşüneceklerini söylemişti. Yani; Galler karşısına yorgun çıkarmak istemedikleriyle Almanya karşısına dikti takımı. "Bizimkiler"in hastalığıdır; hazırlık maçlarında ayaklar çok istekli koşmazlar. Bu kez öyle olmadı. 72 bin seyircinin büyük bölümü gurbetçilerden olunca, herkese "Dikkat" komutu da geldi elbette. Altay Bayındır, Fenerbahçe'den üstlendiği misyondan kurtulamadı yine. Kalesine gelen ilk top gol oldu. Enteresandır, ikinci yarıda da ilk gelen şut ağlara değdi. Sonrasında tuttu takımı maçta. Montella'nın ilk defa bir araya getirdiği grubu tek vücut yapması, müthiş bir geçiş oyunu işlemesi takıma, hiçbir oyuncusunun sorumluluk almaktan kaçınmaması… Bunlar bir teknik adam için önemli vurgular. Ama O'nu farklı kılan, bu çocuklara rakipten daha kötü olmadıklarını, hatta iyi olabileceklerini bilmelerini gerektiğini hissettirmesi. Formsuz olan vardı sahada ama ayağı titreyen yoktu. Ferdi başka bir boyuta geçti artık. Sane'yi durdurması, ilk golü atması, oyunu kurması. Üst düzey profesyonellik ile her maçta sahada.
Ferdi ve İsmail cepte… Abdülkadir ile İrfan Can yönetmen koltuğunda, sıkıntı yok. Kenan Yıldız'ı da ekledik artık umut çizelgemize. Kim yok daha? Arda Güler… Genç kahramanımızda sırasını bekliyor. Çok farklı ve ışıltılı bir takım olma yolundayız. Kaan Ayhan bu maçın "hamalıydı" Helal olsun çocuğa. Abdülkadir'in orta sahaya getirdiği enerjiye de dikkat. Maçı "klasik" santrforsuz oynadığımızın da altını çizelim. Onlar mutlu, biz keyifli. Yolları açık olsun…