Transfer dönemi gelip, son dört maçın üçü kaybedilince Fenerbahçe'nin "makine oyunu" gündemden düşüp, eski "kurtarıcı modeli", yani transfer gündeme geldi. Dedikodular var elbette. Ali Koç ile Jesus arasında takıma yapılacak takviyelerle ilgili "düzeyli (!)" görüşmelerin de yaşandığı konuşuluyor. Başkan 13 transfer yapıp, yine takviye isteyen tecrübeli hocaya kaşlarını kaldırarak bakmış… Samet, "Kasım ayında iş imzaya kalmıştı" dedikten sonra sürecin yeni olmadığını öğreniyoruz.
Jesus dört transfer istiyor; stoper, sol ayaklı sol bek, yaratıcı orta saha ve santrafor… Sanırım "kaşların kalkması" bu yüzden. Sonuçta şampiyonluk hedefi var, gözünü karartmış bir başkan var ve bunun için bütçe oluşturmak zorunda.
Jesus ile ilk görüşmeler yapılırken, takım maliyetinin yükseleceğini belirttik. İddialı bir hoca, iyi takım da ister. Çözümü saha içinde bulamadığında, oyuncunun becerisinden beklemek kadar doğalı yok.
DURUŞ (!) VE ABOUBAKAR
Beşiktaş taraftarı zamanında Burak Yılmaz transferine karşı çıktı. Galatasaray'da oynarken kendini yere atıp, penaltı almasına isyan etmişlerdi. Sonra Caner Erkin geldi gündeme. Taraftar yine tavır koydu karşı çıktı. Hatta arabalı vapurda taraftar ile tartıştığı için Orhan Ak'ı da görevden aldırmışlardı. Şimdi bu taraftarların büyük bölümü, şampiyonluk yarışında "sakatım" diyerek takımı yalnız bırakan Aboubakar için "bayram" ilan etti. Beşiktaş iki gol fazla attığı içir birinci bitirdi o sezonu. Sergen Yalçın röportajlarında, "inandırıcı değildi" diye yorumladı durumu.
Ve Beşiktaş duruşu bu noktada devreye girmiyor. Enteresan. Çünkü "kazanmak her şeydir" gündeminde etik veya gelenek işlevsiz kalıyor.
Not: Aboubakar'ın oyunculuğuna tek laf etmem. Oynadığı her takımda fark yaratır. Ama Beşiktaş'ta yaptığını yeni ekibinde yapmaz diyemem.
F.BAHÇELİLER SAKİN KALMALI
Galatasaray yenilgisi yıpratıcıdır. Tüm Fenerbahçeliler öfkeli konuştu ve bir sürü suçlu ilan ettiler. Bunlar normal. Özellikle takım bölümünün normal karşılaması ve hazmetmeyi başarması lazım.
Altay üzerinde yoğunlaşıldı. Muslera kurtardı, o yedi ve mağlubiyet geldi. Esas eleştiriler bu kriterden oluyor. Altay son fotoğrafta olmasından tepkiyi çekiyor, halbuki kadrajda tüm takım var. İkinci bölüm Kadıköy atmosferi. Takım hiçbir şekilde tribünleri sahanın içine çekemedi. Kaçan iki-üç pozisyon var. Tabela beraberliğe gelse daha farklı bir maç yaşanırdı.
Üçüncü; Gaziantep maçıyla birlikte "yeniden" diyeceklerdir. Dört maçın üçü kaybedildi, artık herkes ayağını denk alacak. Buna Jesus da dahil. 22 kişi ile oynayan, oyun gücü çok yüksek, her maç farklı kahramanlar çıkaran bir takım var. Eğer yeniden koşacaksa bunu taraftarı ile yapabilir.
TRABZON'DA TOP AĞAOĞLU'NDA
Eğer bir takımda, Trabzonspor'daki gibi gece-gündüz gibi bir durum yaşanıyorsa iki neden vardır; ya oyunculara ödemeler aksamıştır, ya da teknik adamla problem vardır. Üçüncü şık ikisi birden… Başkan Ahmet Ağaoğlu eğer Abdullah Avcı'nın antrenman kalitesinde ve takım yönetiminde bir problem görmüyorsa, hocasının arkasında kalmalı. Hem de sert bir şekilde. İşlerini seven oyuncu varsa, doğru algılamaktan uzaklar çoğalmışsa, tedbirlerin içinde artık "konuşalım, ikna edelim" seçeneği olmaz. Yollar ayrılacak. Başkan'a 5-0'lık Malatya yenilgisi sonrasında Onur ve Burak Yılmaz'ı kadro dışı bırakmasından sonraki gelişmeleri hatırlatırım.
BU MHK, KAOSU DAVET EDER
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi'den kimsenin kuşkusu yok. Kapı arkası hesaplardan bahsetmiyoruz. Ama Merkez Hakem Komitesi kaldığı yerden devam edince, sakin başlayan sezon yeniden fırtınanın içine girdi. Federasyon dedi ki; "İkinci yarıdan itibaren hakemlerle ilgili yapılacak açıklamalara yaptırım uygulayacağız…" Eğer duruşları samimi ise, atamaları, eğitimleri, yönlendirmeleri yetersiz kalan MHK'de de "temiz sayfa" açmalılar.