Arkadaş (Kuntz) Portekiz finaline üçlü (aslında beşli) savunma ile çıktı. Elendik ama iyi oynadığını iddia etti. Orta sahayı dirençli oyunculardan da kurmadı. Burak'ın kaçırdığı penaltının arkasına saklandılar hep birlikte ve İtalya maçına geldik. Arkadaş (Kuntz) yine sistemini değiştirmedi. Bir gün önce "Oyuncular seviyor" dedi. Seviyorlar ama yapamıyorlar, bunu fark edemedi. Her yeni teknik direktörün düştüğü hatayı yaşıyor aslında. "Geldi, değiştirdi, fark yarattı" denmesinin peşinde. "Olabilecek" ile "yapılabilecek" arasındaki farka gözleri kapalı. Bu noktada "egolar" devrede. Portekiz'de de, İtalya karşısında da bir tane bile "bek hücumu" yapamadık. Hadi, "Defansı beşledik, pozisyon da vermedik" de diyemiyoruz. Neresinden tutsak, elimizde kalıyor milliler. Bu kez de "hazırlık maçı" örtüsünün arkasına saklanacaktır muhtemelen. Ya da Ozan'ın sakatlığının dengeleri bozduğundan falan bahseder. Hakan'ın müthiş şutları için "kaçan şans" yorumunu da yapabilir. Kendini kandırır. Genç bir takımımız var. Kuntz'un farkında olmadığı, sahada "liderinin" olmadığı. Bu grubu bir hedefe organize edebilirsiniz ama kazanma duygusunu veren, ortamı geren, etrafı sorumluluk almaya zorlayan o "lider" oyuncudur. Cengiz'in golünden sonra kaleye gitmeyi unutan, ayağında bir top bile tutamayan Enes ile hücum organize etmeye çalışan, kendi takımlarındaki pas ve pozisyon ezberlerinden "Bizim Çocukları" uzaklaştıran Kuntz'un yeni mazeret üretimine hazırlanın. Ben "bakan" değil, "gören" teknik adamın arkasından giderim.