Millilerimiz ile birlikte her akşam yatağa "Ne kâbus göreceğiz" diye yatmaya başladık. Norveç'i yenmemiz gerekiyordu önümüzü açmak için. İkram da yapıldı ama sonrasında yetersizlik önümüze geldi, son saniyelerde de rakip galibiyeti kaçırdı.
Şenol Güneş'in ayrılmasına neden olan gerekçelerin hepsinin aynen sahada devam etmesi, takımın başını yukarı kaldırması için sadece oyuncu değiştirmenin yetmeyeceğini bize göstermesi gerekiyor.
Maç bittiğinde girençıkanlar üzerinden yorum yapanlar çoktu. Bu bakış açısı bizi geliştirmiyor, çünkü neredeyse yarım takımla karşımıza gelen Norveç'in makine düzeninde aynı oyunu oynamasını gözden kaçırıyoruz. Sürekli olarak "kahramanlara" ihtiyaç duyuyorsak istikrarı bulmamız mümkün değil. Birileri iyi oynayacak, farklı şeyler yapacak, oyun değil akıl ve yeteneği öne geçireceğiz ve kazanacağız. Durum buysa, sahadakiler de birbirlerine bakmaya başlıyorlar; "O yapsın, benim başım ağrımasın" diye…
KUNTZ'UN CEBİNDE PLANLARI OLMALIYDI
Stephan Kuntz, oyuncular ile iletişim kurmakta zorluk çekmedi. Maça hazırlanırken "Bu sistemi oynayabilir misiniz?" diye sorması ve grupla birlikte hareket etmesi de dikkat çekici. İlk maçı olduğundan kendisine "Neden?" sorusunu yüksek sesle soramadık. Ama bu sorumluluğu üstlenirken cebinde planları olmalıydı. Hep "Türk Futbolu"nu tanımaktan bahsediyoruz ama takımın büyük bölümü lejyoner. Aslında oyuncu bazında bireysel taktiklere ve motivasyonlara ihtiyaç duymalıyız. Çünkü bir hafta toplanarak bir sistem icat edemeyiz. En iyi takımın iskeletine ihtiyacımız var. Oyun bunun etrafına eklenmeli.
KORKU DUYGUSUNA KAPILDILAR
AVRUPA Şampiyonası'ndaki felaketin temelinde maçlara "kaybetmemek" için çıkmamız yatıyordu. İtalya maçına da öyle çıktık, diğerlerini de aynı korkuyla oynadık. Şenol Güneş'e gelen en büyük eleştiriler de bu noktada oldu. Takımı, onunla birlikte kazanacağına inanmadı. Bunu fark edip dillendiren de Hamit Altıntop oldu. Hatta Selim Soydan ile yönetim kurulu toplantısında tartıştılar. Hamit Altıntop, teknik adam seçimi yaparken bu psikolojiyi değiştirmeleri gerektiğini mutlaka adaylarla konuşmuştur. Belki de Kuntz'un bunu değiştirebileceğine inanarak seçimini yaptı. Ama saha aynısını söylemedi. Golü attık ve oyunu öyle bitirmek için uğraştık. Oyunu tutmak ile gol yemekten korkmak kardeş duygular. Bizimkiler, ikincisine kapılmaya başladılar. O zaman ne yapacaksın? Krizi bitirmek öncelikle tecrübeli oyuncuların görevi. Başta kaptanlar olmak üzere böyle maçları çok yaşayan oyuncularımız var sahada. Harekete geçmediler. Dediğimiz gibi, herkes birbirine baktı. İkinci olarak kenardan ofansif bir hamle gelebilirdi. Bu sahadakiler için "savunmuyoruz, saldırıyoruz" mesajıdır. Enerjiyi arttırırsınız, tribünleri tekrar sahanın içine çekersiniz, beklentilerle birlikte rakibe de endişe verirsiniz; geri çekilirler... Bu maçta bunlar yoktu. "İlk maçın günahı olmaz" saçmalığının arkasına saklanan milli gruba sahiptik. Kaçırdıkları fırsatın büyüklüğünün bile farkında değiller.