Avrupa Şampiyonası'na giderken, bize en gurur verenler, "Türk Duvarı"nı yapanlardı. Çağlar ve Merih üstünden konuşsak da Kaan Ayhan, Zeki ve Mert Günok göğüs cebimizdeki isimlerdi. Hollanda maçında duvar 55. saniyede çöktü. Sonrasında tek taraflı bir maç başladı. Portakallar'ın verdiği kararı itirazsız kabul eden bir takım olduk. "Bizim Çocuklar", dakikalar ilerledikçe "Bizim seyirciler" kısmındaki yerlerini aldılar.
Bu bir finaldi. Letonya ve Karadağ maçlarının kayıp puanları sinyaldi aslında. O dört puan cepte olsa, belki daha güvenli ve risk alan bir takım olabilirdik. Onlar kaybetti puanları ve dün neden olduğunu da anladık. Şut çekilirken arkasını dönen, baskı altındaki arkadaşı yardım ararken yerinde duran oyuncularımız vardı. Goller üst üste gelirken, "fatura bana çıkmasın" kaçışı başladı Milliler'de. Hatalar yapıldı elbette. Merih-Çağlar ikilisi başrol oyuncuları oldular. Karadağ maçında ilk golde pay sahibiydi Merih, dün ilk ikide. İkisinde de adamı (Memphis) gollerin eser sahibi oldu. Okay'ın hemen hiç yardımını veya doğru pozisyon alışını görmedik. İlk goldeki hazırlık pası da kendisine ait. Orkun iyi analiz edilmemiş. Cebelitarık maçında müthiş yönetti takımı. Demek ki, top sendeyken iyi oyuncu. Eeee; ne yapacağız şimdi, kalan maçları oynamadan veda mı edeceğiz? Önce Avrupa Şampiyonası ile birlikte başlayan bu çöküşün nedenini bulacağız. Bu nedeni-nedenleri "ortadan" kaldıracağız. Şenol Güneş, oyuncu seçimleri ile tartışıldı. Lejyonerler tamam ama ne oynamışlar, ne kadar formdalar, güvenilirler. Son altı maçın bize gösterdiği, artık çözüm bulma konusunda yetersiz kalıyor. Yaşadığımız bu felaket bizi yaralayacak. Hâlâ şansımız varken; "Yeniden" demeliyiz ama "tazelenmek" zorundayız. Anladınız siz onu...