Sabah Spor Servisi'ndeyiz... Önümüz ekran dolu. Bir maçtan diğerine gözümüz- kulağımız gidip, geliyor. 38. maçlar oynanırken, Süper Lig yeni bir hikâye yazmaya başladı. Ankaragücü attı, ardından Galatasaray. Derbide gerilim yüksek. Fenerbahçe ise rakip kaleye bile gidemiyor. Ardı ardına pozisyonlar buluyor Ankaragücü. İkinciyi atsa maçı koparacak, olmuyor.
Birden bire VAR çağırıyor Cüneyt Çakır'ı. Atiba darbeyi almış, hakemciklerimiz tuzağa düşmüş. Ghezzal skoru eşitliyor, Beşiktaş başladığı yerde. Atiba bu kez Cüneyt Çakır'ın gözü önünde sarılıyor Falcao'ya. Hemen bırakıyor kendini, yine penaltı ve 2-1 ile bitiyor devre.
Emre Belözoğlu Erzurum performansına kanıp, kulübede tuttuğu Gökhan Gönül'ü 35'te sahaya atıyor tekrar. Ozan eski yerine geçiyor, 8 dakika sonra da beraberlik golünü atıyor. İki şut çektiği 45 dakikada bir gol buluyor Fenerbahçe. Durum iyi değil. İkinci 45'te top 70'e 30 Fenerbahçe'de. Maç tek kale, 18 kere deniyorlar golü, yedi dakikalık uzatmanın bitimine iki kala yıkabiliyorlar Ankaragücü duvarını. Bu arada Galatasaray, Arda ile skoru 3-1'e getirip, rakiple ikili averajı da eşitliyor.
Neler oluyor neler…
Yedi günde iki maç daha oynayacaklar. Hepsi diğerinin nefesini ensesinde duyuyor. Belki de sezonun en kötü oyunu ile soyunma odasına gitti Beşiktaş. Gerilimi kaldıramadılar, rakibin agresifliğinde kendi oyunlarını kuracak inisiyatif de üretemediler.
Emre Belözoğlu müthiş bir maç yönetti. Son 15 dakikaya her şeyi risk ederek girdi. Takımı bu reflekse cevap verdi. Valencia bir asist ve golle sahanın parlayanı oldu. İrfan ve Mesut yine orta sahayı yönetti, defans hattı yine rakibe golü ikram etti.
Fatih Hoca muhtemelen en konsantre maçındaydı. "Elbette alkışlayacak" derseniz, o da gereğini yaptırır oyuncularına. Sert viraj, sert maçlar. Beşiktaş bu travmadan çıkacak gibi değil. Şampiyonluk yarışı "renklendi"…