On dört dakika geçtiğinde maç iki takım adına da bitti. 3-0 yazan tabela sonrasında, Erzurumspor başını kaldıracak gücü bulamadı. Fenerbahçe için ise paslaşarak geçecek dakikalar başladı.
Ligin boyu kısalmış, puan farkı beşe çıkmışken, motivasyonu üst düzeyde tutmak Fenerbahçe için mecburiyet. Şampiyonluk umutları azalsa da Şampiyonlar Ligi için ikincilik önemli hedef. Bir hafta sonra birbiriyle karşılaşacak olan iki rakibinin alacağı sonucu beklerken, avantajı cebinde tutarak gitmeli.
Peki dünkü maç başka neler anlattı... Aslında "ustalar" gecesiydi; Mesut Özil ve İrfan Can'ın yönettiği üç atak organizasyonu da sonuç getirdi. Valencia'nın koşu yolunu açan Mesut, pası atan İrfan Can ya da atak başlangıcındaki "karar ayağı" Mesut oldu. Öne daha cesaretli koşan ve birbirleri ile paslaşan coşkulu bir grup oldular. Baskıdan top kazandılar, pozisyon buldular ve hep kaleye yüzü dönük gitmeyi denediler. Sezonun "öz güven" endeksinde kendilerinin ne olduğunu hatırladılar. Geç gelen ama büyümeye eğimli özellik.
60'tan sonra hamleler geldi Belözoğlu'ndan. İyice soğuyan oyunda kulübesini ısıtmanın peşine düştü. Novak, Samatta ve Osayi değişiklikleri ile Erzurumspor defansının dikkat dağınıklığından faydalanmak istedi. Üst üste kaçırdılar golleri. Sonrasında kalelerinde gol yedikleri 26. maçı tamamladılar.
Fenerbahçe takımının skoru alıp, frene basması, yedi gündeki üçüncü maç olması açısından mantık taşıyabilir. Ama rakibin vazgeçtiği bir ortamda pas seçimleri, aceleci şutlar, amatörce pozisyon almalar büyük takım mantığına aykırı. Bunları yapanların beş-altı maç öncesine kadar ilk on birin oyuncuları olması, bugünkü puan durumunun da belgesi aslında.