Sezon başı maçının bu tempoda ve mücadelede geçmesi beklenen bir şey değil. İki takım da çok iyi hazırlanıp, rakibi analiz edip, terini-nefesini sakınmadan oynadı. İlk maç zor olanı, bir de imkansızı geldi Fenerbahçe adına. Penaltı kaçırıp, skorda da geriye düştüler. "Kırılma" dediğimiz zamanlar bunlar işte. Motivasyon tepedeyken, "tamam" demişken, bir anda başa dönüyorsunuz. Öne geçecekken, yine rakibi kontrol edeceksiniz.
Mükemmel bir oyun ve gol geldi Rizespor'dan. Fenerbahçe'nin geçen seneden beri zaafı var. Korner atarken, pozisyon yiyor. Hemen tüm rakipler hızlı hücum için bu anı bekleyip, kendi setlerini kurup, hızlı oyuncularını da organize ettiler. Bir duran top hariç, organize olarak gelip tehlike yaratamadı Rize takımı. Ancak bu "tuzak" anlarında bilerek, çalışılmış atakları yaptılar.
Geçen seneden farklı dört oyuncu ile oyuna başlaması da enteresan Erol Bulut'un. Dört yeninin ikisi F.Bahçe'nin eski oyuncusu (Caner- Gökhan), diğer ikisi geçen sezon kiraya verilenler. Önde baskı karakterini benimsemiş, ekibi organize etmek daha kolay olacaktı. Muhtemelen böyle düşündü. Geçen seneden farklı olacağı sinyalinde iki kaliteli isim vardı; Gökhan ve Sosa. Biraz önce bahsettiğimiz "iniş ve çıkışlar" etabında takımı toparlayıp, panik ikliminden çıkarıp, yeniden maça konsantre ettiler. "Yaş 35" diyorlar ama tecrübe de işte böyle bir şey.
Kazanarak başlamak, son anlarda da olsa galibiyete ulaşmak, takım otobüsünde- uçakta yüzlerin gülmesi, bu dönemlerde önemli. F.Bahçe adına baktığınızda iyi başlamak, devamın da iyi olacağının müjdesidir. Çünkü sabırsız taraftarın, kibirli yorumların sesini ancak kazanarak kısar, gönlü kırıkları yanınıza alarak mesafe alınır. Frey ile başlamak büyük cesaret aslında. Oyuncunun gücüne, mücadele arzusuna Erol Hoca ödülü verdi. Karşımızda bir futbol ustası, takımı kurtaracak kalite de yok ama organize bir grubun içinde yer alacak. Sonuçta, bu takımda taşların yeri daha çok değişecek.