Fatih Hoca'nın COVID- 19 test sonucunun "pozitif" çıkmasının ardından, çok kırıcı, acımasız mesajlar okudum. 12 Mayıs 2012 tarihine dönüp, şampiyonluk maçının ardından gelen gazlı saldırının faturasını, bu teşhis üstünden çıkarmaya çalışanlar vardı.
O gün stattaydım. Yolda yürürken bir baba kusan küçük oğlunu gösterip, "Bu ne demek oluyor?" diye isyan etmişti bana. O akşam A Spor yayınında da anlattım bu görüntüleri, normalin dışında bir müdahale yapılmış, olaylar çığırından çıkar hale gelmişti.
Sonrasında bütün bunları FETÖ'ye ait polislerin yaptığı anlaşıldı. Durup dururken tribünlere gaz fişeğini atanlar, halkı galeyana getirenler, bu şerefsiz örgütün hainleriydi.
Fatih Terim'i veya Abdurrahim Albayrak'ı, böyle bir ortamda kupa töreni için ısrar etmeleri nedeniyle eleştirenleri anlarım. Ancak yaşananları onlara yıkmak, vicdana sığmaz.
Diyelim ki; o da sığdı; o zaman bu nefreti dillendirirken, eleştirdiğiniz bu insanlardan ne farkınız kalır. Ne dediyseniz, o zaman siz de aynısınız.
Bu fırsatla Fatih Hocama ve Terim ailesine geçmiş olsun da diyelim. "Nerede kalmıştık?" konulu mesajını beklemeye başlayalım.
***
Umut Haziran'da
Sekiz haftası kalan ligleri bitirebilmek için Haziran'ı bekleyeceğiz muhtemelen. 17 Nisan hayâl oldu bile. Salgının en şiddetli düzeye çıkıp, normalleşmeye dönmesi için üç aylık bir süre önümüze çıkıyor. Mayıs ortasında takımları toplayabilirsek, belki Haziran'da yeni "seyircisiz" maçlar ile bir noktaya koyabiliriz. Bu, en iyi ihtimal elbette. Ülkemiz bu işin altından bu sürede kalkabilse de başkaları yapamayabilir. Herkesin kafasında bir fikir var. Mantığın "Olur" dediği noktada, vicdanlar "Hayır" yanıtı verebiliyor. Biz şimdi sağlığımıza dikkat edelim, gerisini zamanı gelince düşünürüz.