SANIRIM ilk 45'teki Fenerbahçe'yi ve neler yapabileceğini yorumlamak en doğrusu. Geri dörtlüsü ve Moses dışında geçen sezondan farklı altı oyuncuyla çıktılar sahaya. Ozan ve Emre tanıdık da olsalar, o formanın içinde değillerdi. Önde şiddetli baskıyla topa çok çabuk kavuştular. Stoperleri (Jailson-Sadık) rakip sahaya geçirerek pas kurgusunun içine sokup, rakipten fazla hale geldiler. İki kanadı da etkili kullandılar, dikine oynadılar ama ceza sahası içinden tek pozisyon buldular. O da, korner atışından gelen topla oldu.
Emre'nin "ağabeylik" yapmaya gelmediğini de gördük hep birlikte. Oyun kurgusunun yine en önemli aklıydı. Mükemmel frikik golü, Kadıköy'deki sevgililer buluşmasının çiçeğiydi sadece. Arkadaşları "Kontrol-pas" ilkesindeyken, Emre'nin düşünce-pas hızı Fenerbahçe'nin farkıydı. Tıpkı Cagliari'nin Nainggolan ile farklılaştığı gibi.
Ozan Tufan'ın gelişimi en parlak ışık. Topun sorumluluğunu aldığı gibi, kendi sahasına dönerken yüzde yüz konsantrasyondaydı. Kendisinden en çok şikayet edilen zaafını, yine kendi aklı ve gücüyle yenmiş gibi. Attığı golden bile önemli bu tarzı.
İki farktan, beraberliğe gelinirken, yine bireysel hataların faziletlerinden bahsedeceğiz. Bu nedenle "Vay efendim" diyerek karalar bağlamasın kimse. Zaten Harun'dan kaynaklanan güven problemini, genç bir yetenek olan Altay ile çözmüş Ersun Yanal.
Reyes'in acemiliğiyle Cagliari penaltı kazandı. Ama daha kötüsü Reyes'in topla buluştuğu anda kendi tribünlerinden ıslıkların yükselmesi... İki sezonu çöpe attıran tribün kibrinin ve taraftar yerine "seyircilerin" koltuğu kapmasının sonucu bu. Anlamayacaklar bir türlü; maç bitene kadar formayı giyene destek olursun. Audi Cup sonrasında Fenerbahçe'nin oyununa ve isteğine lig için güvenoyu verdim. Farklı ve keyifli bir sezona hazırlansın herkes, geçici hafıza kaybı sona erdi.