Ergin Ataman'ın neden tepki gördüğü ya da Obradovic'in finalin kaybedeni olduğu halde, neden şampiyon coach olduğunu anlamak çok zor değil. Ataman ile Mourinho birbirlerine çok benzerler. Kazanmayı ön plana alarak, mensup oldukları ailenin saygı limitlerini umursamadan yönetiyorlar takımlarını. Bir tanesi (Mourinho) maçın en sıkışık anında rakip teknik adamın gözüne parmağını sokabiliyor mesela. "Kazanamayacağımı hissedersem, rakibin benzin deposuna şeker atarım" da diyor açık açık. Sonra; Chelsea'den ayrılırken "Futbolcular beni sattı" dedi. Bıraktığı takım efsane bir şampiyonluk kazandı. M.United ile çalışırken, oyuncu grubuyla bir arada olamadı. Ayrıldığında, 1 milyar Euro'luk transfer yaptırmıştı ama arkasından üzülen bir kişi yoktu.
OBRA NEDEN BAŞKA?
Çalıştırdığı takımın 'dünyanın en güzeli' olarak yorumlanması boşuna değil. Obradovic grubunu kendine inandırdığı gibi, çalışmanın birinci parola olduğu yönetim tarzını sergiliyor. Tahtasına 100'ün üstünde oyun seti koymuş. Sadece işini konuştu. İşini iyi yapmayana bağırdı-çağırdı. Hep isyankardı ama asla terbiyesiz- saygısız olmadı.
Fenerbahçe'nin performansını, kaliteli oyuncu kadrosuna bağlayanlar oldu. Dört eksikle, uzunu olmadan final four ve play off serisini oynadı. Aynı futbol takımlarındaki gibi; bir teknik adamın takımı çok pozisyona girip, az fırsat veriyorsa, yönetimde sorun yoktur. Çünkü gerisini halledecek olan oyuncu performansı veya kalitesidir.
Obra'nın Fenerbahçesi, Anadolu Efes ile başa baş oynadı. Onlardan fazla ribaund aldı, onlardan fazla üçlük kullandı. Saha hakimiyeti ve oyun kalitesi olarak belki de rakibinden üstündü ama iş sonucu belirleyecek yüzdelere geldiğinde, rakibin oyuncuları daha öne çıktı, daha başarılı oynadı.
CAM KIRIKLARI BIRAKTI
Ergin Ataman şunları hesap edemedi; F.Bahçe ile girdiği mücadelelerde, arkasında cam kırıkları bırakmıştı. Sadece 2008'de kazandığı seride iki oyuncusunda doping çıktı. Aynı maddeydi. Bir saat içinde kanda azalan ve limitlerin altına giren bir madde. Diğer oyunculara bu test yaptırılamadı. Ama Ataman kazandı. 20 sayı ile önde olduğu bir F.Bahçe maçında, bitime 10 saniye kala mola aldı. Küçük düşürmek, kendi zaferini tribünlerle katlamak istedi. Buna 'normal' diye bakanların da basketbolun kendi içindeki saygı kriterinden haberi yoktur. Ataman'ın bunu bilmemesi de mümkün değil. İspanya'da, kendisini tribünler ile karşı karşıya getiren kırılma noktası da bu. Maçı kaybederken, "Mola alsana" diye bağıran F.Bahçe taraftarları ile küfürleşti. Seride kaybettiği maç sonrasında, oyunu değil de 'azmettirici' açıklamasını yapması da bu yüzdendi. Kendi sahasında, uzunsuz oynayan bir rakibe karşı, tam kadrosuyla çare üretemedi. Bunu tartıştırmadı.
Çok başarılı bir sezonu bitirdiğinde, Galatasaray yönetiminin kendisiyle neden yeniden anlaşmadığını, üstelik para istemediğini açıklamasına rağmen yollarının ayrıldığını da açıklayamadı.
Bu yüzden Ataman'ın çok arkadaşı olacak ama dost dediklerinin sayısında sıkıntı çekecek. Kendi egosunu saygısızlık ile besledikçe, belki birileri için 'önemli' hale gelecek ama maç bittiğinde yalnızlığı ile ayna karşısında hesaplaşacak.