Herkes Fenerbahçe'nin ligdeki kalan maçlarını konuşuyor ama en yakın hedefin kupa olduğunu sürekli ıskalıyorlar.
O yüzden Ümraniye maçına "final" gözüyle bakması gereken ve bunu hissettiren bir takım olmalıydı sahada.
İlk maçta skoru alan rakibin kendi sahasında kalabalık kalarak, işi zora sokması beklenmeyen bir şey değildi.
28'de gelen Frey değişikliği ise formsuz olanın sadece oyuncular değil, Ersun Yanal olduğunu da gösterdi. Tek kişilik orta saha ile pas yüzdesi yüksek bir takıma karşı oynamayı maç öncesinde hangi analiz ile yaptı, bilemiyorum. Dirar'ı sağ kanada, Ayew'i santrfora çekerek biraz taşları yerine oturttu.
Oyunun alanının genişlemesi, topun kanatlara ve sıfıra oynanması bu maçın kesin emirlerinden oldu. Buna rağmen uzun boylu Slimani de duran toplarda pozisyon alan stoperler de etkili vuruşu bir türlü gösteremediler. Topu hep isteyen Valbuena'nın, oyunun hem en göze batanı, hem de en etkisizi olması da ilginç. Fransız ayağına her topu aldığında adam eksiltmeyi isteyip, tekde oynamaktan kaçınınca, üstüne gelen iki rakipten de kurtulamadı.
Böylesine çaresiz ve vasat altı bir gecede, Skrtel'in de kırmızıyı görmesiyle eller tamamiyle havaya kalktı. Gerçekten de çok net bir tablo aslında. Birbirleriyle tüm ipleri koparmış takımın, "forma oynar" diyen bir başkanı tekzip ettiğini gördük.
Bu elenmenin altına "şanssızlık" yazılmayacak. Daha iyi plan yapan ve daha akıllı oynayan Ümraniyespor, bu vasıfların hiçbirine sahip olmayan Fenerbahçe'yi, hem sahada hem de kenar yönetimde sildi, attı!