Bu maçın "iyi-kötü oynadı"sı yok. Eleme maçında sonuca odaklanırsın. Bir üst tura takımı taşıyacak olan tabeladır. Teknik adamın da, takımın da düşünmesi gereken öncelik bu. Pareira'da bir gün önceki basın toplantısında benzer ifadeler kullandı. Ama...
Bu bağlacı çoğu kimse sevmez. Ben severim. Çünkü dediğin ile yaptığının benzerlik taşıması gerekir. Skorun peşindeyken, takımını Süper Lig için kurguladığın -ki büyük saçmalık -üçlü sistemle sahaya sürersen, düşüncenin de niyetinin de anlamı kalmaz.
Bu adam ya ne yaptığını bilmiyor, ya da ne yapacağını. Kjaer sakatlandığında iki farklı mağlupken bile düzeni, sistemi veya oyuncu kurgusunu değiştirmeyi düşünmedi. Ne zaman ki son 20'ye girildi, klasik "eyyam" taktiği devreye girdi. Defansif çıkar, ofansif sok. Devre bittiğinde Monaco santrforu, Emenike'nin üç katı sayıda topla buluşmuştu. Yani; santrforuna top taşıyamıyorsun, ama sahaya bir sürü forvet atıyorsun. Maçtan sonra da "Ofansif oynadık" dersin... Yersen... Bunlar aslında yarının da konusu olmalı. Günün ismi maçın hakemidir elbette. İlk gol öncesindeki faul, alakasız Monaco penaltısı, sonrasında Fenerbahçe için çalmadığı net penaltı kararı.
Bir hafta önce de birbirine çarpan Monacolular için faul çalıp, golü vermemişlerdi. Eğer bu kadar çok hakem yorumu direkt tabeladan üstünüze gelmişse, teknik-taktik eleştirilerin karşısına bahaneler de dikilir. Haksız da değillerdir. Pas kalitesinin bu kadar düşük olduğu bir takımın, bir de üçlü sistemin ikramı olarak kanatları rakibine hediye etmesi ile gelişmesi veya değişmesi çok mümkün gözükmüyor. Eksik oyuncuların performansına bel bağlanıp, umutlar ertelenmişse, Fenerbahçeliler yine yandı. Sistem değil, performans üstüne kurulu bir düzende istikrarı beklemek hayaldir.