İlk 45 performansına baktığımızda, Fenerbahçe'nin beklediğimizden çok daha iyi olduğunu söylememiz gerekir. Net bir golü sayılmadığı gibi, iki fırsatı da Emenike değerlendiremiyordu.
Böyle bir maç için yapılabilecek "en iyiler" Fenerbahçe'nin hanesinde yazıyordu. Sadece fırsatları kovalamak değil, rakibi de sahada etkisiz hale getirmek adına müthiş bir başarı vardı.
Evet; rakibin büyük hatasıyla golü buldular. Ve yine evet; defanslarının acemiliğiyle de beraberlik sayısını ağlarında gördüler. Ama saha dengelerinde hep "hakeden" taraftılar.
Monaco'nun tandemini iyi analiz edip, sürekli uzun toplarla bu ikilinin üstüne gittiler.
Bu da muhtemelen kenar yönetimin keşfidir.
Emenike'nin kaçırdığı iki vuruşta da merkezdeki sallantı etkili oldu.
Fenerbahçe'ye rövanş için de en çok umut veren bu zaaf olacak.
Eksikleri ve cezalıları olduğu, böylesine önemli bir maçta, bir de taraftarın tam desteğinden uzak oynamalarına rağmen, bu duruşu ve direnci göstermek önemliydi. Hem Emenike, hem de Salih Uçan için ayrı düşünmek ve konuşmak gerekiyor.
Mücadeleyi ön plana alan bir takım artık Fenerbahçe.. Bu tarzın içinde farklı olmayı başarıp, pozisyon ve skor üretmek adına bu iki oyuncu da çok önemli. Birisi takımın hücum aklı oldu, diğeri de bitiren ismi.
70'te bir şeyler yapan Emenike'nin çıkması, bizim adımıza "neden" sorusunu da getirir. Bir şeyler yapamayan Fernandao dururken, Aatif ile devam etme kararı da konuşulur. Ama geçen sezonun bizim aklımızda bıraktığı, skoru yeterli görüp, geride bekleyip, Fernandao'nun da rakibin kazanacağı duran toplarda defansa destek vermesini beklemektir.
Bu kararları çok eleştirmem.
Çünkü ikili maçlarda stratejiler konuşur.
Rövanş için fikir üretmişse Pereira, bu değişikliğe veya taktiksel karara da saygı duymak gerekir.
Ülkemizin "hainlerle" dolu gündeminde, yola galibiyetle çıkmak da önemlidir. Kazanmak, peşinden özgüveni de getirir. Aslında bir maçta "yolun yarısını" geçersiniz.