Atletico ile Real ve Barca'nın arasından sıyrılıp, şampiyon olduğunda bambaşka bir adamdı benim için. Simeone, kısıtlı kadrosunu iyi profesyoneller haline getirmişti. Arda ve Emre Belözoğlu nedeniyle de taze bilgiler ediniyorduk. Ama bu sezona gelindiğinde, o geliştiren ve direnen teknik adamın yerini, sadece kazanmak isteyen bir karakterin aldığını görünce hayal kırıklığına uğradım. Malaga maçında, rakip gole giderken sahaya top atıp, atağı kesince, oyuna ve emeğe inanmış olmaktan çıktı zaten. Bayern yarı finalinde saha görevlilerine şiddet uygulaması, sakinlikten uzaklaşması da puzzle'ı tamamlayan son resim oldu. Sonrasında bu kurguya tabela üstünden bakanların yorumları geldi. Son üç sene de Simeone'nin iki finali var, Guardiola'nın Bayern ile üç yarı finali. Her maçta kalesinin önüne otobüs çekip, üst üste üç pas bile yapmayı düşünmeyen Simeone. Takımını her maç sonrasında nasıl daha hızlı oynatırım, nasıl daha çok pozisyona girerim diye düşünüp, geliştirmeye çalışan Guardiola. Hangisi futbol oyununa daha çok değer katıyor, seyredilmeye değer hale getiriyor. Ve son olarak; Müller penaltıyı atsa, bu hikayeleri yazanların başka kelimeleri olacaktı. Daha iyi olmak bu kadar basit olmamalı.