Sıcak takibin tek şartı, kazanarak ilerlemek... Son haftalara "kahramanlar" yerleştirdi Fenerbahçe... Volkan Şen, Nani veya Alper derken, dün gece 500. kez sırtına forma geçiren Van Persie sazı çalan isimdi.
İlk golün ortasını Kjaer'in kafasına nişanladı Hollandalı. İkincisinde ise neden kariyeri bu kadar süslü, kısa ve net bir anlatım yaptı. Fenerbahçe'nin rakibi kalesine bile getirmeden, pas köprüleri ile hücum alanına geçmesi, her an gol atacağını sürekli duyurması da bu doksan dakikanın hünerlerindendi. Kadro kalitesine, oyun üstünlüğü ve yardımlaşma eklediğinizde çıkan tabloydu bu. Ve bunun için koca bir sezonun geçmesi, liderle aradaki farkın 5'e çıkması gerekti, ne yazık ki...
Sergen Yalçın, sahaya çıkmadı ama geçen haftadan 6 değişiklik yaptırdı 11'inde... Düşme hattının harareti içinde bir puanın bile dengeleri bozacağını düşünerek. İlk gole kadar neredeyse hatasız direndiler. Fenerbahçeli oyuncuları topla ceza alanına sokmadılar, ikili mücadeleleri de faulsüz geçmeye çalışarak, duran top hakkı vermemeye çalıştılar.
Ama golün gelişi yine bir korner paslaşmasıydı. Gökhan Gönül'ün bu defans direncini kıran atak hamlelerini de ekleyelim. Takım çalışmasının karnesinde "iyi değildi" diyebileceğimiz sarı-lacivertli oyuncu yoktu.
İşin sırrını merak edenlere; Fenerbahçe'nin rakip ceza alanına artık 2-3 oyuncu ile girmesi olduğunu da söyleyelim. Sadece santrforun dokunuşuna bağlanan kısır oyunun, Volkan Şen Alper ve Nani'nin de gol için alternatif haline gelmesiyle farklılaştığını belirtelim. Ve hatta Van Persi ikinci golü attığında, "Neden bana pas vermedin" diyen Mehmet Topal "jestini" de işaret edelim.
Kaybetmekten korkan ekip olmaktan kurtulup, kazanmak için oynayan kimliğine bürününce, bu akılda ısrar da edince, şampiyonluğun öyle kolay olmadığını da anlatan yeni bir hikaye başladı.
Bundan sonra ne olacak? Önümüzdeki hafta İstanbul derbileri var. Sözün bittiği yere yaklaşıyoruz.