İyi oynamaktan öte kazanmak için sahaya çıkılmıştı ve plan gerçekleşti. Artık gereken tempoyu yükselterek farklı kazanmak
İki takım sürekli birbirini tartarak başladı maça. Birinci tandemini (Alves- Kjaer) kaybeden Fenerbahçe'nin, ilk defa yan yana oynattığı Topal-Kadlec ikilisi, beklerin ve orta sahanın göz hapsindeydi.
Tempoyu düşük tuttular, dakikalar geçtikçe Kasımpaşa'nın ayağından topu alıp, kendi kurgularını kabul ettirmeye çalıştılar. 51'e 49'du maç sonunda top hakimiyeti. Ama oyunun kontrolü yoktu ortada. 16 faul yapmış Fenerbahçe ilk 45'te. Yani; hızlandırmamış bir türlü rakibini. Ve ilk korner atışında, tek golü astılar filelere. Usta oyuncuları bulunan, daha akıllı takımların yaptığı gibi.
İlk kez Diego'suz oynuyorlardı. Oyun aklını herkesin paylaşması gerekiyordu.
Yeni bir takımın, birbirleriyle daha yeni yeni kaynaşan oyuncu grubunun beklenen acemiliğine yakalandılar elbette.
Ozan Tufan daha önde oynuyor, rakip ceza alanına dik koşular atıyordu. Ön üçlüye, markajsız destek verdi. Van Persie'ye attığı pas da müthişti. Ama oyun kilit altındaydı. İki bek de hücum coşkusunu sınırlı tutuyordu. Üçüncü bölgeyi domine etmesini Nani'den bekledim.
Lider olacak durumda da değildi, formda da... Ozan-Fernandao ikilisine, Volkan Şen'in eklenmesi için son dakikaların gelmesi gerekti. Bu üçlüyü, krizli geçiş döneminde birlikte sahaya sürmek, galibiyet kısa yolları arasında da olabilirdi. Birlikte üretmiş, kazanmış ve uyum sağlamışlardı.
Ancak bir maç öncesinden dört değişiklik ile sahaya çıkmak, bir fazlasını daha fazla risk olarak da değerlendirmesine neden olabilir Pereira'nın.
İyi oynamaktan öte kazanmak için sahaya çıkılmıştı ve plan gerçekleşti. Milli maç sonralarındaki uyum ve konsantrasyon problemlerini her büyük takım yaşar. Üstelik seyircinizden de uzaksanız.
Oyuncu kalitesi ve ilk yarının bitimine beş dakika kala gelen golle, rakibin inancının bir anda sıfırlanması, Fenerbahçe'yi liderlikte tuttu. Artık gereken tempoyu yükselterek, farklı kazanarak, her rakibe maç başlarken bu hissi tattırmak olmalı.