Ne Pereira'nın açıklamaları, ne de transfer politikası bize Fenerbahçe'nin planları hakkında bilgi veriyor.
Takımı gençleştirmek olmadığını gördük. Bu planlamanın üç-beş yıllık bir gelişimin temeli olduğunu da söyleyemeyiz. Bir menajer geldi, kendisine transferleri yapması söylendi. Bütçe açıklandı, ne yapacağı soruldu.
Ardından teknik adam ile birlikte bir çatı kurulmaya, şekillendirme yapılmaya başlandı. Görüldü ki, sözleşme uzatılmayan oyuncuların kusuru aslında yaşları değil, eskimişlikleri. Alınanların gidenlerden daha iyi olmadığını Fabiano veya Ba isimleriyle anladık.
Ligin en az gol yiyen takımına kaleci ve stoper transfer etmenin, akıl taşıdığını söylemek yoksa mümkün değildi.
Fakat Nani ve Van Persie girişimlerinin gittikçe ciddiyet kazanması, Josef De Souza'nın getirilmesi, Ozan Tufan için ciddi girişimleri sürmesi, haftalar önce yazdığımız, "Asıl hedef Şampiyonlar Ligi" fikrimizi, temellendirdi.
Aziz Yıldırım 3 Temmuz yorgunluğu ve bezginliğini de rafa kaldıracak, Galatasaray'ın dördüncü yıldızı ile gelen öfkeyi sıfırlayacak, kulvar ve hedef büyüterek taraftarın üstündeki ölü toprağını atacak, radikal bir hamle yaptı.
Bu noktada, mali dengeler, kulübün uçurumun eşiğine gelmesi, ödemeyen borçlar veya yılda 80 milyon lira faiz giderini bir kenara attı. Hatta bağımsız denetçinin ağır raporunu bile ciddiye almadı.
Fenerbahçe yeniden koşmaya karar verdi, finansman yarattı, tartışılmayacak bir takım kurdu. Devire devire gitmek istiyorlar. Özellikle geçen sezon Aziz Yıldırım'ın taraftar üstünde yarattığı bıkkınlık ve inançsızlığı da unutturarak camiayı coşkuyla sokağa dökmek istiyorlar.