Şampiyonluk isteyen bir takımın, "Sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" cümlesinden daha fazlasına ihtiyacı olduğunu gördük. Başlama düdüğünden sonra da öyle bir takım yoktu sahada, tabelada geriye düştükten sonra da. Öylesine bir baskı ve umutsuzluk girmiş ki oyuncuların kafalarına, Volkan Demirel'in kendilerinde olan topa, aut değil de taç kararı verdi diye hakemlerle tartışmasından anlayabilirdiniz bunu.
Geçen sezon, 27 Nisan'da şampiyonluğunu ilan etti F.Bahçe... Bunu gerçekleştiren düzenin sahibini, "Oyuncular O'nu sevmiyor. Ayrıca ben para verdim de takım şampiyon oldu" diyerek gönderdi Aziz Yıldırım. Dünkü performansın ve sonucun anlatımıdır bu aslında. Oyuncu imparatorluğuna geri döndürdü düzeni. Teknik adamın hükmünü kaldırdı. Ardından Erciyes maçında belgelendi durum. Telefon talimatının görüntüleri geldi. Bunu oyuncular da gördüler. Bir daha İsmail Kartal nasıl sözünü dinletecekti ki yaş ortalaması 30 olan takıma... Başka nedenler ve gerekçeler de sıralanabilir, sahadaki oyuncu grubunun "vazgeçen" görüntüsü üzerine. Birisi vaat ettiklerini yerine getirmediği için inanılırlığını yitirmişti oyuncuların gözünde. "İnanç" ibresi kırılmışsa, oyuncunun ayakları ileri gitmez. Rakibin arkasında durup topu bekler. Bir an önce kurtulmaya çalışır.
Yine başa dönelim. Bu oyuncular geçen sene bitime dört maç kala şampiyondular. Eze eze gidiyorlardı. Aynı futbolcular bugün golü yedikten sonra "hadi" bile demiyorlar birbirlerine. Usta işi iki gol ile beraberliği kaptılar. 10 dakika takım olduklarını hatırladılar, bir kişi eksik oynamalarına rağmen, istediklerinde nasıl olabileceklerini gösterdiler. Ama takımın genetiğinin değiştiği ve böyle yönetildiği sürece, her şeyin lider kadar iyi olabileceğini gördük. Kırmızı kartları yazmak, anlatmak çaresizliği özetlemek. Bittiler, bitirdiler, bitiktiler. Başkanları ile birlikte ezeli rakiplerine dördüncü yıldızı hediye ettiler. Şimdi ne mi yapacaklar? Fatura adresi arıyorlardır...