Fatih Terim 5+2 yıllık bir sözleşme ile Türk Futbolu'nun patronu oldu. Federasyon başkanı Yıldırım Demirören, süre için "Dünya'da bir ilk" dedi. Fatih Hoca'yı kaçırmasınlar diye sıkı sıkıya bağladık..
Böylesine bir kontratın anlamı, "Yapacaklarımıza ancak bu süre yeter"dir. Eğer öyleyse, yapılacak işlerin hangisi olduğunu da bir zahmet anlatsınlar da hepimiz bilelim.
Böyle bir görüntüde yedi yıllık anlaşmak için, Türkiye Futbol Direktörü'ne programı veya planı sorulur, cevaplar alınır. Normali budur elbette. Fatih Hoca'nın "Tüm Türkiye'yi tarayacağız" yaklaşımından başka bildiğimiz bir fikri yok henüz. O zaman böylesine uzun bir sürenin anlamı nedir?
Fatih Terim, Türkiye'de bu göreve layık birinci kişidir. Karizması, oyuncular üzerindeki etkisi, kariyeri ve çalışkanlığı hepimizin malumu. 2006-10 dönemi de Fatih Hoca ile geçti. Dört yıl sonra Türkiye'nin futbol planlaması adına geriye ne kaldı? 2008'deki yarı final değil tartıştığımız. Terim o dönemde de "Milli Takımlar" teknik direktörüydü ve o dönemden yetişen oyuncuların aradan yedi yıl geçtikten sonra görülmesi, geride bir düzen kalması gerekirdi. Ama yok ya da biz bilmiyoruz.
'Layık olan' kişiyi göreve getirdiğimize göre, bundan sonrasında 'o kişinin' alt kadrolarını 'layık olanlardan' kurması şart. Fatih Hoca karşı çıkacaktır ama yardımcı seçiminde bile üç büyükler dengesini kurmaya dikkat ediyordu.
Vefalı olmak Terim'in değişmezi... Ama Türkiye için bir şey yapacaksa, bunu kapasite sahipleriyle gerçekleştirmesi gerekir. Yıllardır yanında olan, beraber yürüdükleri bize bir şey yaratmadılar. Hocayı doğru etkilemediler. Sadece sonsuz bağlılıklarını sundular ve kabul edildiler.
Fatih Hoca çevresinde dolaşan ve kendisini hatırlatmaya çalışan isimlere dikkat etsin. Federasyon bir bakım ve para kazanma merkezi olmaktan çıkarılmak zorunda. Onunbunun adamı değil, işin adamı bulunmalı. Neden mi? 2006-10'dan bugüne ne kaldı, bir daha bakalım...