Avrupa Ligi'nde yarı final yapan takımdan sadece iki oyuncu farklıydı; Alves ve Kadlec... Daha iyi olmak adına, üstelik sansasyonel bir rakibe karşı oynarken, kaliteyi tedavi etmek adına düşünülen hamleler kulübede veya tribündeydi Fenerbahçe adına. Emenike'yi düşünmedi Yanal.
Salih veya Alper ise hiç düşünülmedi.
Bunlar detaylar aslında. Kendi sahasında ilk şutu, ikinci yarının dördüncü dakikasında buluyorsa Fenerbahçe takımı, oyuncu grubu olarak da, taktik olarak da veya strateji olarak da kazanmaya hazır değilmiş.
Arsenal'in baskı kurup, sert oynayıp veya tempoyu yükseltip, Fenerbahçe'nin ince ayarlarıyla oynadığı söylemek isterdik.
Hiçbirini yapmadılar. Dakikalar geçtikçe korkacak bir takım görmediler karşılarında.
Tam tersine korkan bir takımın, titrek adımlarını seyretmeye başladılar.
YANLIŞ YAPMIŞ!
Öne koşu atan yoktu. Topla birlikte rakibi geçmek isteyen veya ikiye bir ile hamle yapmak isteyen de yoktu.
Böylesine düz ve ezber, tahmin edilmesi kolay veya beceriksiz bir rakibi bulduklarını anladıklarında da, ellerini ovuşturmaya başladılar. Yani; geçmiş olsun...
Böyle rakiplere karşı, takım içinde kahramanlar yaratmak zorundasınız.
Dört oyuncusu Premier Lig görmüştü Fenerbahçe'nin. Tecrübe arıyorsanız, bolca vardı esasında. Öncelikle bu dörtlünün karakter göstermesi gerekiyordu oyun adına. Yobo'nun altını çizelim, öteki üçlüye döndüğümüzde; Emre, Meireles veya Kuyt için söyleyecek kelimenin olmadığını belirtelim. Milli Takım düzeyinde, hatta lider konumunda kabul edeceğimiz bu üçlünün, takım arkadaşlarına, bize veya tribünlere; "Biz buradayız, merak etmeyin" mesajını vermelerini bekledik. Görünüş o ki; daha çok bekleriz. Ersun Yanal'ın maça uygun tek fark edilen taktik hamlesi, ikinci yarıda Gökhan Gönül'ü oyuna almasıydı. Yenilen golleri tartışmıyorum. Beklenmedik değil. Arsenal ile oynuyorsanız, bu tehditleri yaşamanız doğal. Ama hem kurgunuzu veya ruhunuzu savunma üstüne kurup, rakip kalede neredeyse tehlike yaratmadan maçı tamamladığınızda, ortada doğru gitmeyen seçimler var demektir.
Belli ki, Emenike'yi yedek bırakarak, formsuz ağır asilerde ısrar ederek, sahaya öne koşu yapan oyuncu atmayarak, Ersun Yanal dengeleri strateji yapmış kendisine.
İki kelime ile; yanlış yapmış...