Futbolcu kalitesinin yanına yüksek tempoyu koyunca Beşiktaş oyunu da skoru da istediği noktaya getirdi. Aboubakar'ın liderliğinde Beşiktaş, yine eski çehresine dönüyor görüntüsüne büründü. Gelen iki gol, gollerin yapılış şekli, Beşiktaş'ın oyun hakimiyeti, bu maçın siyah-beyazlılar adına bittiğini gösterir nitelikteydi. Taa ki Rosier oyundan atılana kadar. Bu seviyelerde bu tür davranışların yeri de affı da yok. Yaptığı yanlış işle hem kendini cezalandırdı hem de Beşiktaş'a çok büyük bir fatura çıkardı. İşin bu tarafını az çok anladık. Fakat 10 kişi kalan bir ekibin oyundan bu kadar kopmasını anlayamadık. Takımda ortaya çıkan güvensizlik duygusunu anlamak zor. Son 15 dakika Beşiktaş takımından kimse neredeyse topa dokunmadı. Rakibe bu kadar büyük bir inisiyatif verilmesinin izahı yok. 10 kişi kalan her takımın maçı kaybetmesi ve bu kadar gol yemesi de mümkün değil. Ceza sahasında kapanırsınız, rakibinize pozisyon vermez, savunma yaparak da maçı tamamlarsınız. Bu ayıp bir şey değil. Bu kadar ağır bir sonuçla da karşı karşıya kalmazsınız.
Beşiktaş'ta oyuna giren oyuncuların bu kadar etkisiz kalmasını da anlayamadık. Kimsenin oyuna katkısı yok. Oyun içinde heyecanı yok. Heyecanı, coşkuyu bir tarafa bırakalım sahaya girdikten sonra takımı eksik bırakıyorlar. Bu maçın sonucunda ortaya çıkan durumu kimsenin ne kendine ne de camiaya anlatabileceğini düşünmüyorum. Yani Beşiktaş ihtiyacı olduğu dönemeçleri, istikrara kavuşmak yerine sürekli geriye dönüp daha ağır faturalarla yeni başlangıçlar yapmaya çalışıyor. Lugano maçı gelecek adına zorlukları artırdı.