Başakşehir ile oynuyorsan neyle karşılaşacağın aşağı yukarı bellidir. Bir de Aykut hocanın oyun felsefesini bunun üstüne koyarsan iş rakipler açısından daha da netleşir. Beşiktaş açısından da böyle oldu. Beşiktaş oyunu domine eden bir takım. Oyun kalitesi de üst seviyede. Karşılaşma öncesinde bu maçın tamamına hükmedeceği belliydi. Öyle de oldu. Başakşehir kendi yarı alanında savunmasını kurup sabırla tüm maç boyunca beklemeyi tercih etti. Beşiktaş bu savunma dizilişini geçmek için olabilecek her şeyi denedi. Oyunu skor olarak ele geçirme adına önce Larin ile sonra Welinton ile en sonra da Josef ile bulduğu goller hem oyuncular adına çok önemliydi hem de Beşiktaş adına. Çünkü Beşiktaş inanç benziniyle deposunu doldurmuş, doludizgin ilerliyor. Kimsenin de kendisini durdurmasına müsaade etmek istemiyor. Oyuncusuyla, teknik heyetiyle başarı hedefinde ilerleyen bir trene dönmüş durumda. Şampiyonluk hedefinde dümdüz devam ediyor.
Beşiktaş için rakip kimmiş çok önemli değil. Çünkü oyun o kadar güçlü ki kimse Beşiktaş'ın oyun planına müdahale edemiyor. Kalecisiyle, savunmasıyla, orta alanıyla, forvet hattıyla herkes görevinin bilincinde ve buna sahip çıkıyor. Performansların fazlası var, eksiği yok. Başakşehir'in iki kez eşitliği yakaladığı bir oyunda bile bu skoru kabullenmeden, teslim olmadan yine galibiyetin peşinde olan Beşiktaş iradesi, istediğini bir kez daha aldı. Oyunun bütünlüğü içerisinde herkesin çok başarılı olduğunun altını bir kez daha çizelim. Ama kimin ekstrası biraz daha fazla diye baktığımızda Josef'i yine başrolde görüyoruz. Ghezzal'ı da buna ilave ediyoruz. Her maç farklı oyun liderleriyle yürüyen Beşiktaş, şampiyonluk adına sağlam bir adım daha attı.