Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki yaptığı suikast operasyonlarının sayısında hatırı sayılır bir artış olduğu, konuyu yakinen takip etmeyenlerin bile bildiği bir şey artık.
Her sabah olmasa bile haftada birkaç gün pek çok gazeteci gibi benim de telefonuma milli yazışma programımız BİP'ten son operasyonların bilgi notları ve fotoğrafları gönderiliyor.
Son dönemlerde yapılan operasyonlara ve bu operasyonlarda etkisizleştirilen teröristlere bakıldığında Türkiye'nin, üçüncü ve ikinci halkadan sonra yavaş yavaş birinci halkaya, yani örgütün dinozorlarına doğru yöneldiği görülüyor.
MİT'in son dönemde yaptığı etkili operasyonlardan biri, Irak'ta 275 kilometre derinlikte Ferhat Derik kod adlı Hüseyin Şibli'nin bir SİHA saldırısı ile öldürülmesiydi. Bu terörist, örgütün sözde Suriye özerk yönetimi merkez yürütme konseyi başkanıydı. Bizim jargonla söylersek örgütün tepe kadrosunun bir altında, birinci halkaya en yakın isimlerden biriydi.
Bundan sonra hedefte elbette sözde başkanlık konseyi var. Ve bu sözde konseyin tepe üyelerinin isimleri malum. Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi Kandil'in dinozorlarından bahsediyorum.
ONLAR İÇİN SAHADA HİÇBİR YER GÜVENLİ DEĞİL
Halka halka düşünürsek örgütün tepe yöneticilerinin bulunduğu halkadan bir önceki halkada, yani ikinci halkadayız. Örgütte orta ve üst seviyede terörist personel kaybı üst seviyede. Öyle ki örgüt sahada 'tecrübeli terörist'(!) bulmakta zorlanıyor. Hüseyin Şibli'ye yönelik operasyon, Süleymaniye'nin Kelar ilçesinde yapılmıştı. Yerli milli yeni nesil SİHA ile terör örgütü YPG/PKK'nın Tel Abyad sorumlusu Şibli'nin de içinde bulunduğu araç havaya uçurulmuştu. Şibli ve dört kişi etkisiz hale getirilmişti.
Hüseyin Şibli, Fehman Hüseyin'in görevlerini üstlenen bir örgüt yöneticisiydi. Şibli, Suriye'den Kandil'e gönderilmiş isimlerden biriydi. Şahin Cilo kod adlı Ferhat Abdi Şahin'in de en yakınındaki isimlerdendi. Şibli, Suriye/El-Malikiyeli idi ve terör örgütüne, Abdullah Öcalan'ın daha Suriye'de olduğu dönemde katılmıştı.
Geçtiğimiz perşembe günü de iki önemli terörist, sınır hattında yapılan operasyonlarla yakalanarak Türkiye'ye getirilmişti. Kırmızı Bülten ile aranan PKK/KCK mensubu Lehenk kod adlı Atilla Çiçek ile Suriye ve Irak'ta sorumlu düzeyde faaliyet gösteren PKK/KCK mensubu Alişer kod adlı Hüseyin Yıldırım, Suriye sınır hattında gerçekleştirilen operasyonla yakalanarak ülkemize getirilmişti. Dolayısıyla Irak ve Suriye sahasında hiçbir yer artık terör örgütü yöneticileri için güvenli değil.
ORMAN YANGINLARININ OLAĞAN ŞÜPHELİSİ
Üç gün önce, 27 Eylül'de etkisiz hale getirilen teröristlerden biri de PKK/KCK Sözde başkanlık konseyine bağlı Gençlik Topluluğu'nun ve Ateşin Çocukları İnisiyatifi adlı genelde orman yangınlarının olağan şüphelisi olan fason terör markasının sorumlularından Şilan Emgihan (İcişleri Bakanlığı'nın terörden arananlar listesinde Kırmızı kategorideydi) Sabah Oğur'du. Oğur, Suriye Halep'te etkisiz hale getirildi. Bu operasyon da yine hem insana dayalı istihbarat, hem de elektronik istihbarat unsurlarının yoğun olarak kullanıldığı bir operasyondu. Operasyonda son nokta, özel bir ekibin saha çalışmasıyla konuldu.
MİT'in son 10 yılda böyle etkisizleştirdiği yüzün üzerinde terör örgütü mensubu ve yöneticisi var. Dediğim gibi terör örgüt, sahadaki teröristleri sevk ve idare edecek 'tecrübeli eleman' bulmakta zorlanıyor artık. Ve çember birinci halka için de daralıyor. Dolayısıyla sözde başkanlık konseyi üyelerinden başlayarak örgütün üst yönetiminde "Türkiye, bir gece ansızın gelebilir" psikolojisi hâkim.