Doğanın bizlere sunduğu balın en önemli özelliği vücudumuza aldığımız bakteri, virüs, mantar ve parazitleri öldürücü, yani inhibe edici olmasıdır. Balın içinde bulunan doğal şekerlerden kaynaklanan yüksek osmolarite, düşük pH ve hidrojen peroksit üretimini sağlayarak bakterilere karşı panzehir gibi etki gösterir. Bal polenleri yüksek miktarda katalaz enzimi içerir ve hastalık etmeni olan çeşitli bakterilerin doğal yolla öldürülmesini sağlar. Balda bulunan fosfatlar ve klorid sayesinde oluşan glukonik asit, yendikten sonra güçlü antioksidan etki gösterir. Balın bir özelliği de; sofra şekeri yerine sıcak içeceklere eklendiğinde, kek veya kurabiye yapımında kullanıldığında, yani ısı işlemi gördüğünde bu özel besin bileşenlerinin aktivitelerinin asla bozulmamasıdır.
ŞEKERLE KARŞILAŞTIRMAYIN
Bal, genelde sofra şekeri ile karşılaştırılmaktadır. Çünkü hem sofra şekeri, hem de bal glikoz ve früktoz adlı iki şeker türevini içerir. Fakat sofra şekeri; şeker pancarı ve şeker kamışından kimyasal yollarla elde edilen bir üründür. Bal, çiçek nektarlarının doğal yolla mucize bir şekilde yenebilir hale geldiği, sofra şekerinden oldukça farklı bir sağlıklı karbonhidrat kaynağıdır. Çünkü bal; glikoz, früktoz gibi şekerlere ek olarak protein, amino asitler, mineraller, vitaminler ve polifenol gibi besleyici değerini artıran önemli besin bileşenlerini de ihtiva eder. Yapılan önemli araştırmalarda sofra şekeri ve bal kıyaslandığında; sofra şekeri tüketen kişilerin iştah hormonlarını aktive ettiği gözlenirken, balda bahsettiğim bu sağlık bileşenlerinin hepsinin bir arada olmasından kaynaklanan sağlığı iyileştirici etkisi devreye girerek iştahı artırmadığı tespit edilmiştir. Yine bal, sofra şekerine kıyasla kan şekerini yükseltmemekte, kanda kalp hastalıkları için risk olan homosistin adlı maddeyi azaltmakta ve iltihap göstergesi olan CRP düzeyini de düşürmektedir. Balın içerdiği hidrojen peroksit ve metilgiloksal sayesinde deney araştırmalarında da çeşitli enfeksiyonları iyileştirdiği bulunmuştur. Çocuklarda yapılan birçok araştırmada balın öksürük tedavisinde bazı ilaçlardan daha etkili olduğu saptanmıştır. Kışı hastalıksız geçirmek ve oluşan öksürüğü yok etmenin en doğal ve ucuz yolu düzenli bal tüketmektir. Bal tek başına tüketilebileceği gibi bazı baharatlarla zenginleştirilerek özel tedavi edici formüllerle de tüketilebilir. Balı taze zencefil, tarçın, tane çekilmiş karabiber veya çekilmiş muskat ile karıştırarak kolayca tüketebilirsiniz. Günde erişkinler 60-80 gram, çocuklar ise üç yemek kaşığı kadar bal tüketmelidir. Bal tüketerek, mideye yerleşen helikobakter pilori adlı mikroorganizmanın yok edilmesi ile midede oluşacak hazımsızlık, şişkinlik ve yanmaları da engelleyebilirsiniz.
BAL İLE İLGİLİ BİLMEDİĞİNİZ GERÇEKLER
1. Bal, doğal bir tatlandırıcıdır ve diş çürüklerine neden olmaz.
2. Balın rengi koyulaştıkça içerdiği mineral ve polifenol içeriği de yüksek olur.
3. Bal, ateşle direkt temas etmediği ve uzun süre yüksek ısıya maruz kalmadığı sürece sıcak içeceklerde yapısı bozulmaz ve besin bileşenlerinin değeri azalmaz.
4. Siyah çay ve bitki çaylarına bal eklenerek tüketildiğinde, antioksidan etkisi daha fazla olmaktadır.
5. Taze meyvelerinizi doğradıktan sonra balla tatlandırırsanız, taze meyvelerdeki esmerleşme yani vitamin kaybolmasını da aza indirgemiş olursunuz.
6. Bal, lenfosittik ve fagositik aktiviteleri artırarak derideki yara veya hafif olan yanıklar üzerine sürüldüğünde iyileşme sürecini hızlandırır.
7. Düzenli bal yemenin myokart enfarktüsünü önleyebildiği ve kalp kasının performansında da artırıcı etki gösterebildiği bilimsel araştırmalar sayesinde gösterilmiştir.
8. Bal, prebiyotik aktivitede göstererek yendikten sonra vücuda doğal antibiyotik gibi bir rol üstlenmektedir.
9. Balın kanserli hücre üreme hızını azaltarak kalın bağırsak, meme ve prostat kanserlerine karşı koruyucu etki gösterebildiği çalışmalarla bildirilmiştir.
GÜNÜN BİLİMSEL NOTU
Bal ile ilgili sürekli gündem olan üç konuya açıklık getirmek isterim. İlk konu kristalize olan bal sahte midir konusudur. Bal, elde edilen nektara göre kristalleşme oluşturabilir. Bu, balın muhafaza edilmesinde doğal bir süreçtir ve kristalleşmiş balların sahte olduğunu belirtmez. Baldaki kristalleşmeyi geciktirmek için oda ısısında, ışık görmeyen bir yerde saklamak yeterlidir.
SAHTE BAL
İkincisi ise, görsel ya da tadarak balın sahte olduğu anlaşılabilir hatalı bilgisidir. Ancak açıkça söylemeliyim ki; kokusu, tadı, aroması, akışkanlığı ve içinde kabarcıklar olması bir balın sahte olup olmadığını göstermez. Sahtelik kriteri olan ticari glikoz, nişasta ve mısır şurubu içeren sahte balın sadece laboratuvar analizi sonucunda belirlenebileceğini sizlere hatırlatmak isterim. Bu nedenle laboratuvar analizleri yapıldığı kanıtlanmış güvenilir markaların bal ve arı ürünlerini almanızın doğru olacağı uyarısını da sizlerle paylaşmak isterim.
BEBEKLERE YOK
Üçüncü konu da; balın çocuklara verip verilmemesi durumudur. Bebeklerin bağırsakları, balda bulunması muhtemel Clostridium Botulinum adlı sporlardan oluşacak kolonizasyona duyarlıdır ve olumsuz etkilenebilirler. Bu nedenle balı, 1 yaş üzerindeki çocuklarla tanıştırmak doğrudur. 1 yaş üzerinde tüm çocuklar, gençler, yetişkinler ve yaşlılar balı rahatlıkla tüketebilir.
GÜNÜN SAĞLIĞI İYİLEŞTİRİCİ FORMÜLÜ
Katı meyve sıkacağından hemen hazırlayıp bekletmeden sıktıktan üç dakika sonra içebileceğiniz, bağışıklık sistemini güçlendirici formülümü sizlerle paylaşacağım. Haftada dört kere sabah aç karnına içmenizi tavsiye ederim.
MALZEMELER
1 adet taze pancar
1 adet kırmızı elma
1 yemek kaşığı bal
Yarım kase taze nar
YAPILIŞI
Pancar ve elmayı yıkayın, bütün olarak katı meyve sıkacağına nar taneleri ile beraber atın ve sıkın. İçine balı ekleyip iyice karıştırarak hemen tüketin.