Reflü olarak bildiğiniz 'Gastrofajiyal Reflü' hastalığı mide içinde bulunan yemek ve mide asidinin yemek borusuna geri gelmesi demektir. Boğazda ve göğüs çevresinde yanma, sanki büyük bir lokma yutmuşsun ve boğazında kalmışlık hissi ve mide asidinin yemek borusunda yarattığı tahriş, reflünün en belirgin belirtileridir. Reflü tedavi edilmez ise astım, ses kısıklığı dediğimiz larenjit ve yutma güçlüğüne de neden olabilir. Yemek yedikten sonra yiyecekler ağızda salya yardımı ile yumuşayıp yemek borusundan mideye doğru yol alır. Normal şartlarda yemek borusunun mideye bağlanan kısmındaki kasların kasılıp kapanması ile mideye geçen yiyeceğin yeniden yukarı çıkması engellenir. Ancak reflü hastalarında kasılmış, yemek borusu ile mide arasında kapalı olan alan buradaki kasların yetersizliğine bağlı olarak besinin yukarı doğru kaçağı hastalığını oluşturuyor. Yapılan araştırmalar, bu kasılmanın gevşekliğinin belirgin nedeninin mide asit düzeyinde düşmeye bağlı olduğunu bildiriyor. Reflünün birden çıkan bir hastalık olmadığını söylemeliyim. Midede şişkinlik yaratacak kadar yiyecek tüketme, hızlı yemek yeme ve mide basıncını arttıracak tüm aktiviteler (kadınlarda korse giyme vs...) yemek borusu kanserine kadar ciddi etkileri olan hastalığı tetikler.
TAHRİŞ EDER
Ayrıca reflü oluşumunu sağlayan bazı fizyolojik olaylar da bulunmaktadır. Yediğiniz yiyecekler, ortalama iki-üç saat kadar sindirim için bağırsaklara geçmesini sağlamak açısından krema haline gelinceye kadar midede bekler. Eğer mide boşalması gecikir ve bu normal fizyolojik sindirim sistemi basamakları olan yiyeceğin bağırsaklara geçişi de herhangi bir nedene bağlı olarak uzarsa; midede pH yükselir, yani asidite azalmasına bağlı bakteri üremesi hızlanır. Fazla bakteri üremesi ile basınç artar ve yiyeceğin yemek borusuna doğru geri kaçışıyla reflü oluşur. Normalde mide asit oranı (ki bu yaklaşık pH 1-3 arası olduğu kabul edilir) o kadar yüksek olmasına rağmen mide iç çeperde mukus adlı salgıyı salgılayarak bu durumdan organı korur. Fakat yemek borusunda bu mukus adlı salgı salgılanmadığından bu kadar asit yüklü yiyecek yemek borusu iç çeperini tahriş eder. Ağrı, yanma ve yutma güçlüğü de buna bağlıdır. Midenin pH'ı yükselir ise krema halinde yiyecekler bağırsağa geldiğinde, karbonhidratların sindirimine yardımcı olan pankreastan salgılanan amilaz gibi enzimlerde asit düşüklüğü ortamdan dolayı yeterli salgılanamaz. Bu durum bağırsakta gaz oluşumunu da artırır. Bu gaz oluşumu da midede basıncın artmasına ve dolaylı olarak reflünün de tetiklenmesini kolaylaştırır.
ŞEKERLİ YİYECEKLERİ AZALTIN
Bu nedenle kesinlikle sindirilemeyecek şeker ve şekerli yiyeceklerin azaltılması tedavide birinci kural olmalıdır. Tüm meyveli, sütlü ve hamurlu olan tatlıların beslenmede azaltılması, glisemik indeksi düşük yiyeceklerin yani saflaştırılmamış tahılların az oranda yenmesi sağlanmalıdır. Böylece çeşitli karbonhidratların sindiriminde pankreastan salgılanan pankreatik amilazın da az salgılanması ile bağırsakta gaz oluşumu engellenip midede basıncın artmasının önüne geçilerek reflü oluşumu veya hastalığın ağır semptomları da engellenmiş olacaktır. İkinci adım ise; aşırı şikayetlerin olduğu dönemde mide asit yükünü azaltmak için büyük su bardağına yarım yemek kaşığı yemek sodası veya karbonatı denilen dengeleyici tozdan karıştırıp içmektir. Böylece yanma ve ağrı hissinin ilk 12 saat içinde azalmasını sağlamış olursunuz. Sonra sık sık, iki saatte bir 250 ml. olacak şekilde doğal, güvenilir, sade su içilmesi hemen tüm şikayetlerin bir gün sonra azalmasını sağlayacaktır. Sonraki günlerde ise yemekten 15 dakika önce iki su bardağı ve yemekten 15 dakika sonra bir su bardağı su içmeniz de reflü sorununa en doğal, pratik ve ilaçsız çözümdür.
HER LOKMAYI 30 KEZ ÇİĞNEYİN
Üçüncü adım; yemekleri koyu kıvamlı hazırlamak ve tüketmek. Bu mide basıncının düşmesini sağlar. Koyu kıvamlı çorba, sebze ve kuru baklagilleri süzerek yeme ve su dışında yemek zamanı diğer tüm şekerli-tatlandırıcılı içecekleri tüketmeme en kolay yapabilecekleriniz. Ayrıca yiyecekleri iyice çiğnemek ciddi önemli bir beslenme davranışı. İyi çiğnenen yiyecekler hazımsızlığı ortadan kaldırır, mide boşalmasının zamanında olmasını sağlayarak midede basınç dengeleyici göreve yardımcı olur. Her lokmanızı en az 30 kere çiğnemenizi öneririm. Dördüncü kural ise; midenizdeki asitli ortamı korumak için kırmızı pancar, beyaz lahana, yoğurt, kefir, süt ve şekersiz limonata gibi sihirli besinleri reflünüzü tedavi etmek için kullanın.
GÜNÜN BİLİMSEL NOTU
Helikobakter pilori, midede üreyen ve mide kanserini tetikleyen bir mikroptur. Genelde gastritin ön evresi olan hastalarda kolayca ürer. Mide asidi azaldığında yani mideyi koruyan fazla asit salgısı olmadığında üremesi inanılmaz derecede artarak mide içinde tam bir radikal gibi tehlike yaratır. Genelde antibiyotik tedavisi ile bu mikrobun öldürülmesi sağlansa da tedaviler çok başarılı değildir. Yaş ilerledikçe mide asit salgısı azaldığı için her 100 kişiden 90'ında bu mikrobun bulunduğunu belirten araştırmacılar, antibiyotik ve asit azaltıcı ilaçların tedavi yerine mikrobun daha sonra daha da fazla üremesini tetiklediğini bildiriyor. Bu mikrobun doğal üç ilacı vardır: Kırmızı veya siyah pancar, doğal elma sirkesi ve sarımsak. Günde bir yemek kaşığı elma sirkesi, midede neredeyse tüm mikropların ölmesini ve hazmı kolaylaştırarak mide basıncının da artmasını önler. Pancar, betain içermesi sayesinde helikobakter pilorinin düşmanıdır. Günde iki adet çiğ ve ezilmiş sarımsak, bu mikrobun kökünü kazımaya birebir.
GÜNÜN SAĞLIĞI İYİLEŞTİRİCİ FORMÜLÜ
Mide basıncını koruyan ve reflüyü engelleyen sebze suyu tarifimi sizlerle paylaşacağım. Kullanacağımız sebzeler bol betain ve asit artıran doğal besin bileşenlerinden dolayı tedavi edici etkiyi de gösterir.
MALZEMELER
Pancar
Beyaz lahana
Elma sirkesi
Kırmızı elma
YAPILIŞI
Katı meyve sıkacağınıza bir adet kırmızı elma, bir avuç içi kadar beyaz lahana ve bir adet pancarı koyup sıkın. Bir tatlı kaşığı doğal elma sirkesi ile karıştırıp yavaşça için.