Yeni yüzyılın seçimine artık sayılı günler kala, safların daha sıkılaştığı, kimin kime- neye hizmet etmek üzere biraraya geldiği daha da belli oluyor. Bugün itibarıyla bağımsız aday olmak için zorunlu olan 100 bin imza toplama süresi bitiyor ve görünen o ki; esas itibarıyla 4 adaylı bir seçime gidilecek. Adaylar kadar, İttifakların yapısı, biçimi ve yol haritası da belirleyici olacak sonuçlar üzerinde. Başta 6'lı masa olarak yola çıkan ama aday belirleme sürecinden sonra aylarca masanın altında tutulan HDP'nin de masaya dahil olduğu Millet İttifakı bloğunun en ciddi motivasyonunun ülke yönetmekten ziyade Erdoğan düşmanlığı olduğu bir gerçek. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem söylemi altında, kimin hangi rolü oynadığı ve oynayacağı bile belli olmayan bu yapının tarifi daha çok; 'Çoğaltılmış Cumhurbaşkanı Yardımcılığı Sistemi' olabilir ancak!
Bir kez daha hatırlatmakta fayda var ki; 6'lı blok içinde HDP'ye yer açabilmek adına en başından bu yana; belirlenen metinlerde HDP'nin öncelikleri adına 'muğlak ifadeler kullanılarak' ipuçları verildi. Yerel Yönetimlerde özerklik kırmızı çizgilerinin başında gelen HDP, en başından bu yana memnun edildi. Keza; terör örgütlerine yönelik sınır içi ve sınır ötesi askeri operasyonlara karşı duruşu belli olan HDP, Meclis'teki Suriye ve Libya'ya askeri operasyonlara izin veren tezkere oylamalarında 'red' oyu kullanan CHP ve Meclis'te oylamaya katılmayarak örtülü destek ve mesaj veren İP, yine HDP'nin en önemli kırmızı çizgilerinden birisine yönelik üzerlerine düşeni yaptılar. Aksini iddia ediyorlar ise; açıkça seçimden sonra kazanmaları durumunda Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Mavi Vatan başta olmak üzere dış politikada yol harikalarının ne olacağını açıklayabiliyorlar mı? Seçmene ne vadettiklerini anlatabiliyorlar mı? Millet İttifakının ortağı ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığını destekleyeceklerini açıklayan HDP'nin, Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi önemli isimlerinin, yaptıkları açıklamalarla Kandil'in, terör örgütü PKK'nın sözde liderlerinin ard arda yaptıkları açıklamaların birbirinin paraleli hatta aynısı olmasının bir tesadüf olduğunu kim söyleyebilir? Seçimde Erdoğan'ın gitmesi ve terör örgütü lideri Öcalan ve Demirtaş'ın sözde özgürlüğünün başlangıcı olması adına en önemli adım olacağı ve sözde kürt hareketi için de yeni bir dönemin başlayacağı açıklamalarının ardından, tehdit dolu oy tercihi yönlendirme sözlerinin paralellik göstermesi mümkün mü?
Başkan Erdoğan, 14 Mayıs seçimi için çok önemli bir tanım ortaya attı; "14 Mayıs, tarihi bir yol ayrımıdır" dedi. Terör örgütlerinden küresel menfaat odaklarına kadar tüm şer şebekelerinin 14 Mayıs'a yönelik hesabı olması başka nasıl izah edilebilir? Bir yanda tüm bölgesel ve küresel gelişmeleri doğru okuyabilecek, tüm bu denklemleri iyi bilen ve yönetebilecek bir lider, diğer yanda çok başlı, dağınık, Türkiye'nin birlik ve beraberliği, bölünmez bütünlüğüne yönelik başka ajandası olanlar. Ne dersiniz?