Sosyal medyanın, siyasal tercihlerin yöneliminde ne denli etkili olduğu sadece bizde değil, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde de hemen her seçimde sınanıyor. Gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelerde, yalan haber ve manipülasyon yoluyla toplumsal olayların köpürtülmesi, Arap Baharı süreci de dahil sokakların karıştırılması adına sosyal medyanın defalarca kullanıldığına şahit olduk.
14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerin sadece Türkiye değil, bölge ve tüm dünya düzeni adına en kritik eşiklerden biri olarak görüldüğü gerçeğini de hatırlarsak, bir süredir başta Twitter olmak üzere tüm sosyal medya mecralarında garip işler oluyor. Gazetemizin yazarı Melih Altınok, SABAH'taki köşesinde ve A Haber'deki programlarında bu konuyu sıkça hatırlatıyor, ilginç bilgiler veriyor. Geçen çarşamba günü Melih'in "Sebep Sonuç" programında canlı yayında yine bu konuyu konuştuk. Hatta çok taze bir konu üzerinden...
HDP'nin, 6'lı koalisyonun cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleme ve seçimlerde aday çıkarmama kararını açıklamasının ardından hem partisini hem de 6'lı Masa'yı topa tutan İP'li Yavuz Ağıralioğlu'nun zehir zemberek açıklamaları ortalığı kasıp kavururken, bütün siyaset mecraları bu konuyu tartışırken Twitter'da kısa süre kaldığı "TT" (trend topic) listesinden dakikalar sonra çıkması ve Ağıralioğlu ile ilgili yapılan yorumların, yazılan haberlerin sanki "gizli bir el!" tarafından "görünürlüğünün azaltılması" asla ve asla bir tesadüf olamazdı.
Obama'nın sosyal medya ekibinin bir süredir Türkiye genelinde, özellikle Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana gibi büyükşehirler ile AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın yüksek oy aldığı yerlerde araştırmalar yapıp özel sosyal medya içerikleri ürettiği herkesin malumu. Ayrıca ABD'li ünlü bir danışmanlık şirketi elemanlarının yine Cumhur İttifakı'nın yüksek oy aldığı yerlerde ev ev yaptıkları ziyaretlerle, seçim sonrasına yönelik vaatler verilerek seçmen tercihini 6 artı 1'li masa lehine değiştirtmeye çalışmasını da biliyoruz. Bütün bunların hepsi bir planın parçası elbette.
Kandil'den talimat aldıklarını ve PKK'yı terör örgütü olarak görmediklerini bizzat eşbaşkanlarının ilan ettiği HDP'nin, 6'lı Masa'yı nasıl bloke ettiği ve masanın cumhurbaşkanı adayını doğrudan nasıl belirlediği bu kadar ortadayken, Kemal Bey de kendisinden bekleneni yaptı zaten. Önceki gün çıktığı canlı yayında Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, KHK'dan yargılananlar ile Gezi olaylarına karışan kim varsa hepsini serbest bıraktıracaklarını söyledi.
Bu planın en önemli uygulayıcısı olan, terör örgütü FETÖ elebaşını özenle koruyup terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG-PYD'ye binlerce TIR silah ve mühimmat yardımı yapan, bu terör örgütlerinin Suriye ve Irak'taki kamplarını genelkurmay başkanı seviyesinde ziyaret edip medyaya servis edecek kadar fütursuz davranan ABD'nin, Kılıçdaroğlu'ndan beklediği en önemli görev yerine getirilmiş oldu böylelikle.
Türkiye'nin yeminli düşmanlarıyla, Türkiye'ye karşı hendek kazmış, bomba atmış ajan, terörist, hain kim varsa yanında olduğunu saklamayan Kılıçdaroğlu ve 6 artı 1 ittifak, masanın altında tuttukları küresel emperyalistleri de artık resmen masanın üzerine çıkardılar. Her şey bir yana, Kılıçdaroğlu'na sormak istediğim bir soru daha var: "Siz hâkim misiniz? Yargılamaları devam eden bu kişileri serbest bırakmanın sözünü nasıl verebiliyorsunuz? Hani hukukun üstünlüğü, hani yargı bağımsızlığı? Hukukun ayaklar altına alındığı yerde, devletin ayaklar altına alınmış olduğuna katılmıyor musunuz?"