Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

İstemezük mutabakatı!

Siyaseti az çok bilenler için başlıktaki ifadenin (istemezük) ne anlama geldiği, nasıl bir zihniyet yapısını tanımladığı malum. Altılı Masa'nın pazartesi günü açıkladığı mutabakat metnini ister derinlemesine ister yüzeysel incelediğinizde ortaya çıkan sonuç işte tam da bu: "İS-TE-ME-ZÜK!"
Rakamlar üzerinden gidersek; 240 sayfalık ve 2 bin 300 maddelik vaatler bütününde aslında toplumun tüm beklentilerinin ve ihtiyaçlarının karşılanıyor olması beklenir değil mi? Ama incelediğinizde görüyorsunuz ki, "bugüne kadar yapılan ve sorunları çözen hemen her şeyi sona erdirme, kapatma, bozma üzerine inşa edilmiş bir metin" karşınıza çıkıyor. Tüm kurulların lağvedilmesi ve tank palet fabrikasının kira sözleşmesinin iptalinden tutun da terörle mücadelede bayrak olmuş kurumları ve kişileri hedef alan onlarca vaade kadar "reddeden, yok sayan, yıkmaya yönelik bir metin" görüyorsunuz.




Buna karşılık baştan beri iktidar partisine yönelik en sert eleştirileri yaptıkları İstanbul Sözleşmesi'nin ve günlük siyasetlerinin bir parçası haline getirdikleri göçmenlerin sınır dışı edilmesine dair ifadeler ya hiç konulmamış ya da muğlak bırakılmış. SP Lideri Temel Karamollaoğlu'nun tepkisinden çekinilerek İstanbul Sözleşmesi'ne metinde yer verilmemesi, fakat İyi Parti sözcüsünün "korsan" olarak yaptığı "sözleşmeye geri dönüleceğine" dair açıklama da Altılı Masa'nın "uyumunu(!)" çok açık gözler önüne seriyor.
Millet İttifakı ortaklarının bu uyumsuzluğuna dair, dün sabah kahvaltıda bir araya geldiğimiz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın da fikirlerini sorduk. "Henüz daha aday belli olmadan, beklentileri karşılayamamanın ezikliği içinde nereden ne buldularsa vaat etmişler" diyen Yazıcı'yla Altılı Masa'nın mutabakat metninde bile yer verdiği "Erdoğan'ın bir kez daha aday olamayacağı" iddiasını da konuştuk. MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye de atıfta bulunan Yazıcı'nın hukukçu kimliğiyle verdiği cevap son derece açıktı
"Sayın Bahçeli'nin de dediği gibi Cumhurbaşkanı'mızın adaylığıyla ilgili ne siyasi ne yasal ne de anayasal hiçbir tartışma yoktur. Anayasa'nın belirlenmiş kuralları üzerinden yorum yapılamaz. 2017 referandumuyla getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile cumhurbaşkanının nasıl belirleneceği ve seçileceği ile yürütme erkindeki konular yeniden tarif edildi. 24 Haziran 2018'de yürürlüğe girmesiyle Cumhurbaşkanı'mız ilk kez yeni sisteme göre seçildi ve 14 Mayıs 2023'te de ikinci kez seçime girecektir. Böylesine açık durumu evirip çevirmek, sağa-sola döndürmek kelimenin tam anlamıyla laf-ı güzaftan başka bir şey olmaz!"
Hukuka ve normlara bu denli atıfta bulunan Millet İttifakı ortaklarının kural ve normlara son derece aykırı bir uygulamasını da sordum Yazıcı'ya. Başörtüsü düzenlemesiyle ilgili Anayasa değişikliğinin Genel Kurul'daki oylaması sırasında CHP ve İP'in "kabine girmeme" kararı, Anayasa'yla ilgili oylamalarda grup kararı alınamayacağın dair Meclis içtüzüğüne aykırı değil miydi?
Hukukçu kimliği kadar siyasi tecrübesi de çok olan Yazıcı'nın cevabını özellikle Altılı Masa ortaklarının bir kez daha düşünmesini tavsiye ederim: "Anayasa değişikliklerine dair oylamaya yönelik grup kararı alınamayacağı çok açıktır. Buna rağmen ittifak ortaklarının kabine girmeme kararının hem siyasi hem hukuki sonuçları vardır. Birbirlerine güvenmiyorlar ki, bu yönde bağlayıcı ve toplu hareket etme kararı almışlar. Ve milletvekillerinin iradelerine ipotek koyma anlamına gelen bu tavır aynı zamanda demokrasi sorunudur da!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA