'Yeter söz milletin' diye haykırarak tek parti diktasının sessiz yığınların eliyle yıkıldığı ve adına "Beyaz İhtilal, Sessiz Devrim" denilen bir devrin adıdır 14 Mayıs 1950 seçimleri. Demokrasi şehidi Adnan Menderes ve arkadaşlarının, hizmete susamış Anadolu insanını, yol-su-barajelektrik, fabrika yatırımlarıyla buluşturduğu, 1950-1960 yılları arasında çiftçiyi-köylüyü zenginleştiren ve onurlu bir dış politikayla Türkiye'yi hem Avrupa'ya hem de dünyaya açan dönemin adıdır 14 Mayıs. 2023 seçimlerinin 14 Mayıs'ta yapılmasına kesin gözüyle bakılması kadar, bugün dilinden 'demokrasiyi' düşürmeyip her tür vesayetten medet uman hatta vesayete esir olmuş sözde demokratlara bir kez daha tekrarlamak zorunluluğu hissetmemdendir bu tarihsel hatırlatmalarımın sebebi. Anayasaya göre hiçbir engel olmamasına rağmen, yine hukuku siyasallaştırmaya, kafaları bulandırmaya, vesayetin ayak izlerini milletin suratına çıkarmaya çalışan bir muhalefet dayatması ile Başkan Erdoğan'ın (sözde) yeniden aday olamayacağını iddia eden zihniyetin, Sesiz Devrim öncesini, 28 Şubat zihniyetini hortlatma çabasından başka bir şey değildir çünkü bugün yapılmaya çalışılan.
CHP Genel Merkezi'ne asılan afişte Kemal Kılıçdaroğlu'nun posterinin üzerinde yazılan özde değil sözde mesajla geçiştirilecek bir anlamın çok ötesinde olduğunu hatırlatmak istedim. Bugün 'Ortak Politikalar Metni' açıklamaya hazırlanan Altılı Masa ortaklarının, sözde anayasaya atıfta bulunarak demokrasi vurgusu yapması, iddia ettikleri ya da sözde savundukları değerlerin tam tersine hukuku siyasallaştırma çabalarından başka bir şey değil. Söyledikleri ile yaptıkları birbirine taban tabana zıt ortakların, ülkeyi daha fazla demokrasi ile yönetme sözlerinin tam tersine, ne bir ortak değerde ne bir ortak adayda aylardır buluşamaması da bunu bir kez daha gözler önüne sermekten başka bir şey değil maalesef!
27 Mayıs dönemine "Türk siyasetinin Kerbelası" derdi merhum Aydın Menderes. Türk siyaseti için gerçek bir travmadır tüm yaşananlar. DP'nin 1950 seçimlerinde 27 yılık tek parti iktidarını devirmesinin "Beyaz İhtilal" olarak anılması boşuna değil. Bu öyle bir ihtilal ki; Türk, Kürt, Alevi, Sünni herkesçe bayram olarak kutlandı. Eski Türkiye'nin vesayetçileri, benzer senaryolarla her daim şanslarını deniyorlar, denemeye devam edecekler. Dün, Menderes'e, Özal'a yaptıklarını bugün Erdoğan'a yapmaya çalışıyorlar ama bu sefer başarılı olamıyorlar. Çünkü artık geçmişten ders alan bir millet ve güçlü bir lider var. "Geçmişten öğren, bugün için yaşa, yarın için umut et" demiş Einstein. Geçmişten öğreneceğimiz öyle çok ders var ki; 2014 yılında başbakan iken Aydın'da yaptığı konuşmada aynen şöyle diyordu Erdoğan: "CHP, geçmişte Menderes'e de Özal'a da diktatör dedi, bugün bana da aynısını söylüyor. 27 Mayıs öncesinde Menderes'e 'hürriyet düşmanı' dediler, bana da aynısını diyorlar. Menderes'i idam eden darbeciler, bu yalan ve iftiraları kendilerine malzeme yaptılar. Özal'a da tek adam, sivil diktatör diye saldırdılar. Yolsuzluk üzerinden saldırdılar. Bana da aynı şekilde saldırıyorlar." Erdoğan sonuna kadar haklı. Bu sefer millet de liderine sahip çıkıyor.