Tarihi bir zirveye tanıklık etmek için dünden itibaren Madrid'deyiz. NATO Liderler Zirvesi dolayısıyla Başkan Erdoğan ve kalabalık bir heyetle geldiğimiz İspanya'nın başkentinde, beklendiği gibi tüm gözler ve dikkatler Türkiye'nin üzerinde. Başkan Erdoğan'ın gerek 4'lü zirvede, gerek ikili olarak ülke liderleriyle bir araya gelmesi, gerekse Biden ile önce telefonla sonra da yüz yüze görüşmesi, Türkiye'nin bu zirveye vuracağı damgayı da ortaya koyuyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde ve bu savaşın ekonomik, diplomatik, siyasi tüm etkilerinin zirvenin gündemini en yakıcı haliyle etkilediği bir ortamda, Türkiye'nin ağırlığının olmamasını beklemek haksızlık olur. Bundan 12 yıl önce Portekiz'deki NATO Zirvesi'nde "NATO'nun dış partneri" olarak tanımlanan Rusya, bugün daha çok tehdit tanımına yakın duruyor NATO ve ABD için.
Türkiye adına NATO'ya dair şu iki ana doktrini unutmamak gerekiyor.
İlki; kırmızı çizgimiz terör konusunda taviz yok! Ve bu bağlamda NATO ile diğer kuruluş ve ülkelerle ilişkilerde teröre verilen destek, bizim için turnusol kâğıdı niteliğinde. Yani verilecek her kararda, atılacak her adımda, karşı tarafın PKK, PYD, YPG ve FETÖ dahil bütün terör gruplarına olan yaklaşımı ve tutumu bizim adımıza belirleyici olacak.
İkinci konu da; Türkiye'nin NATO'nun genişlemesine prensip olarak karşı olmamasıdır. Açık kapı politikasına hiçbir zaman karşı çıkmayan Türkiye, bugün de aynı tavrını sürdürüyor. Kırmızı çizgilerimiz dışında hiçbir önşartımızın olmadığı açıktır.
NATO'nun kurulma sebeplerinden biri Rusya'ya karşı güçbirliği ise diğerinin de terör olduğu unutulmamalı. 90'ların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla iki kutuplu dünyanın ağırlık dengesi değişince NATO'nun önemi de buna paralel azaldı. Hatta son yıllarda NATO'nun dağılmasının bile tartışıldığı zamanlar hafızalarda çok taze.
Bu durum elbette en çok ABD'yi rahatsız etti. Çünkü ittifakın ağabeyi konumundaki ABD'nin, NATO'yu kullanarak istediği ülkeye ayar veremeyecek noktaya gelmesini kabullenmesi kolay değildi. Fakat 2010 yılında NATO'nun "partneri" olarak tanımlanan Rusya, Ukrayna Savaşı'nın etkisiyle 12 yıl sonra yeniden "en büyük tehlike" tanımına geçerken bu durum aynı zamanda NATO'nun yeniden varlık sebebini hatırlamasına yaradı.
Zirve yolunda ve öncesinde, heyetteki bakanların bazılarıyla sohbet imkânı bulduk. Şu kadarını söylemeliyim ki; zaten son 10 yıldır dış politikada hem diplomaside usta manevralarla ülke çıkarlarını önceleyen hem de ülkelerarası diyalogda kimsenin başaramadığı kilit rolü üstlenen, aynı zamanda milli güvenliği ve çıkarları söz konusu olduğunda herkese rağmen sınır ötesi operasyon gerçekleştiren Türkiye, Madrid zirvesinden sonra yeni dünya düzeninde artık çok daha etkin olacak.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz