Onların ismi bazen Pınar, bazen Ayşe, bazen Özgecan, bazen de Duygu. İsimleri farklı ama kaderleri aynı. Gerçi kadına yönelik şiddet ya da cinayetlere "kader" demek ne kadar doğru olabilir ki? Kimi yıllardır gördüğü şiddetten kurtulmak için kocasından boşanmak istediğinde, kimi küçücük yaşında henüz sevgili iken gördüğü işkenceden kaçmak isterken, kimi aldatıldığı için ayrılmaya çalışırken hayatlarının baharında katledildiler.
Hepsinin katili birer erkekti. Hem de bu erkekler, namusunu, bedenini, kendisini emanet ettikleri, en kutsal saydıkları değerleri birlikte yaşamak için yola çıktıkları sevdikleri, sevdicekleri idi! Bir erkek tarafından vahşi biçimde katledilen Pınar Gültekin'in hikâyesi, hepimizin kanını bir kez daha dondurdu. Boğulmaya çalışıldı, diri diri yakıldı, yetmedi üzerine kilolarca beton döküldü!
Olayın meydana geliş biçimi bu kadar trajik ama mahkemenin verdiği karar da o kadar içimizi acıttı. "Haksız tahrik" indirimine layık görülen cani, 14 yıl sonra senin, benim, bizim aramıza katılacak. Boynuna 6 kez dolanan halat yetmediği gibi diri diri yakılan, üzerine bir de kilolarca beton dökülen Pınar Gültekin, ne yapmış olabilir ki "haksız tahrik" kapsamında bu kadar acıyı, vahşeti hak edebilecek?
Hukukta yeri var; "haksız tahrik" evrensel bir hukuk düzenlemesi. Avukat Serkan Toper, mevcut durumla ilgili yorumunda çok isabetli: "Haksız tahrike konu eylemin ne olduğuna ve kamuoyu vicdanında kabul görüp görmeyeceğine bakmak lazım. Kadın hakları mücadelesi, bir adım geri atamayacağımız haklı ve meşru bir mücadeledir. Karar, kamu vicdanında çok ağır bir yara açmış olmakla birlikte, kararın düzeltilmesi için üst mahkemeye gidilmesi ve takibi şarttır."
Kendisi de bir hukukçu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ile görüştüm. Dava sürecini en başından bu yana hem bakanlık olarak hem bizzat takip ettiğini bildiğim Bakan Yanık, kararın haksız ve kamu vicdanını, adalet duygusunu örseleyen bir karar olduğunun altını bir kez daha çizdi.
Mağdurun zararını telafi etmek kadar toplumun adalet duygusunu da tahkim etme zorunluluğunu unutmamak gerektiğini hatırlatan Bakan Yanık, davanın istinaf ve tüm süreçleriyle hem bizzat hem de bakanlık olarak ilgileneceklerinin altını çizdi. Pazartesi günkü Bakanlar Kurulu toplantısında Başkan Erdoğan'a konuyla ilgili detaylı sunum yapacak olan Yanık, Pınar'ın hem ailesi hem de avukatı ile sürekli temasta olduklarını da hatırlattı.
Şiddetin, sadece kadına değil her canlıya yönelik cinayetin biri bile fazla. Bu konuda hükümetin ve yasama organının hassasiyeti ortada. Uygulama noktasında hâkim ve savcılara vicdani inisiyatif de verildiğini biliyoruz. Ama buna rağmen neden hâlâ bu olaylar yaşanıyor? Tek başına kanun uygulayıcıları suçlamak en kolay yol olur ama empati yapmak, herkes için en sarsıcı fakat en doğru yol olacaktır kuşkusuz.
Bu kararı veren hâkime sormak isterim: Pınar Gültekin sizin kızınız olsaydı yine aynı kararı verebilir miydiniz?