Lise çağlarımızdan itibaren en çok duyduğumuz tanımlardan biri şu: "Türkiye coğrafi, jeopolitik ve stratejik olarak çok önemli bir konumda." Fakat bu önemine rağmen ülkemizin üstlendiği kritik konumun tam hakkını, karşılığını aldığını söyleyemeyiz. Son 20 yıldır izlediğimiz proaktif, kendi çıkarlarımızı önceleyen, aynı zamanda insani boyutuyla tüm dünyaya örnek olan dış politikamızla bölgemizde umut olmakla birlikte müesses nizam temsilcilerini de kızdırmıyor değiliz.
Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye, Afganistan, Irak ve Balkanlar dahil bölgede oynadığımız roller ve son olarak Rusya- Ukrayna Savaşı'nda üstlendiğimiz çözüm odaklı arabuluculuğumuz ile tüm dünyanın takdirini kazandık. Gelin görün ki bütün dünyanın alkışladığı lider Türkiye, bir tek muhalefet partilerine yaranamadı.
NATO üyelik sürecine koyduğumuz şartlı veto kartını, Türkiye'nin çıkarından ziyade İsveç ve Finlandiya'nın çıkarı itibarıyla değerlendiren başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partilerine kötü bir haberimiz var: EDAR kamuoyu araştırma şirketi tarafından yapılan "Türk dış politikasına bakış" konulu araştırma, seçmenin büyük çoğunluğunun CHP ve diğer muhalefet partileri gibi düşünmediğini gösteriyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 78.7 gibi ezici bir çoğunluğu, Türkiye'nin küresel itibar düzeyinin çok iyi olduğu görüşünde. Hükümetin Rusya-Ukrayna Savaşı'nda gerçekleştirdiği dış politika hamleleri ve dünya ülkelerinin Türk bu politikaya karşı pozitif tavrı da seçmenlerin görüşlerine olumlu yansımış. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı veto kartını kullanan hükümetin bu tutumu, yüzde 60 tarafından olumlu karşılanırken, yüzde 20.6 olumsuz bulmuş, ne olumlu ne de olumsuz diyenlerin oranı yüzde 20.2 olmuş.
Erdoğan açık ara birinci
İsrail ve Arap ülkeleriyle son dönemde ilişkilerin normalleşmesi adına atılan adımların yüzde 40'a yakın oranda olumlu bulunması da bu politikaya verilen desteği gösteriyor. "Türk dış politikasını hangi lider başarıyla temsil eder?" sorusuna verilen yanıtlarda Başkan Erdoğan yüzde 54.8 ile açık ara birinci çıkarken ona en yakın yüzde 20.3 ile Mansur Yavaş olmuş. CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun Türk dış politikasını başarıyla temsil etmesiyle ilgili oranın yüzde 6.6'da, İP Lideri Meral Akşener'in yüzde 2.5'te kalmasının yorumunu da sizlere bırakalım.
***
BİR ÇEVRE HİKÂYESİ...
İtiraf etmeliyim ki 30'lu yaşlarıma kadar, 3 aylık yaz tatilinden dönüşte rahmetli annemin eşyaları bir tarafa bırakıp özlemle evde büyüttüğü çiçeklerine koşmasını, onlarla dakikalarca gibi konuşup hasret gidermesini hem anlamlandıramaz hem de galiba biraz kıskanırdım! Anneme, "Onlarla neden bir insanla konuşur gibi konuşuyorsun ve çok sevdiğini, çok özlediğini söylüyorsun?" diye sorardım. Hatta bize her sabah büyük bir coşkuyla söylediği "Günaydın" sözünü çiçeklerine de aynı coşkuyla söylerdi.
Rahmetli annemin, çiçeklerin ve doğada yaşayan bütün canlıların bizler gibi duygusunun olduğunu, sevgi verdikçe onların da cömertçe çiçeğini, meyvesini vereceğini söylemesi ve gerçekten bunun ne kadar doğru olduğunu görmem eşzamanlı olurdu. Çarşamba günü Milletin Evi'nde Emine Erdoğan'ı, Turkuvaz Kitap'tan çıkan "Dünya Ortak Evimiz" kitabının tanıtım davetinde dinlerken bu hislerde yalnız olmadığımı anladım.
Çevre konusunu kendine dert edinen, bu konuyu her fırsatta, her projeyle destekleyen lider eşi olarak Emine Hanım, çevre konusunda farkındalığı artırmak adına yerli ve yabancı 28 kişinin görüşleriyle katkıda bulunduğu kitapta kendi hikâyesini anlatırken şöyle dedi: "Annem, hayvanların ve çiçeklerin yanında bağırılmaması gerektiğini tembihlerdi. Ağaçların yanından selamsız geçmek, elma, ceviz, kiraz ikramlarına hürmetsizliktir. Annem çiçekleri tebessümle sular, topladığı meyve için şükrederdi. Şimdi daha iyi anlıyorum. Meğer bize toprağa özen göstermeyi, çiçeklerle muhabbete dalmayı ya da yağmura sevgi duymayı öğretirken aslında tabiatın dilini öğretmiş."
Ne güzel bir bilinç, ne değerli bir başlangıç bu. Ve öyle sağlam bir değer ki bu, sadece ülkesine değil dünyaya taşımaya yetmiş gücü. Teşekkürler emeği geçenlere, teşekkürler Emine Erdoğan.