Ukrayna ve Rusya arasında yaşananlar yeni bir Dünya Savaşı başlangıcı mı diye konuşulurken tarihsel bir perspektiften Türkan Açıl'ın yorumuyla gelişmelere bir de şuradan bakmakta fayda var; Konu Ukrayna'nın çok ötesinde. Sovyetler'in dağılmasından sonra oluşan güç dengesi çatırdıyor. Bugün, Avrupa'daki güç dengesi, görece Sovyetler dağıldıktan sonra oluştu. O dönemde ABD tek büyük güçtü. Avrupa büyük ölçüde ABD'ye bağımlıydı. Çin sönüktü ve Rusya dağılmış bir vaziyette yağmalanıyordu. Rusya'yı bildiğiniz açık açık yağmaladılar. Sovyetler döneminde devlete ait pek çok şirket genç Rus iş adamları tarafından kelepir fiyatına alındı. Alanlar tabii ki ABD güdümündekilerdi. Büyük bir ekonomik çöküş yaşandı. ABD o kadar özgüvenli ve güçlü durumdaydı ki o dönem bu durum için "tarihin sonu" dediler.
ABD, ele geçirdiği fırsatla iki iş yaptı. Önce, Sovyetlerin çekildiği Doğu Avrupa'ya yayılarak Rusya'nın dibine kadar sokuldu. Bosna Savaşı'ndan istifade ederek Kosova'ya çok büyük bir üs kurdu. Balkanlar'da söz sahibi oldu.
ABD'nin yaptığı ikinci iş de Ortadoğu'ya girmek oldu. Böylece Sovyetler'in çekildiği alanlara bir güzel doluştu. Rusya o sırada ekonomik kriz ve dağılmanın şokuyla uğraşıyordu. Çin ise ekonomik gelişimini tamamlamadığı için topa girmiyordu. Sonuç olarak ABD, Sovyetler'in dağılmasının sağladığı fırsatları 2000'lere kadar hunharca kullandı. Bu süreçte ABD'nin ileriye dönük hedefi de Orta Asya'ya yayılmaktı.
Rusya, ilk etkili reaksiyonu ancak 2000'de gösterdi. Putin devlet başkanı seçildi. İlk olarak Sovyet kurumlarını yağmalayan ABD destekli genç iş adamlarını kovaladı. Putin'in amacı önce devleti güçlendirmekti. Bu nedenle ABD'nin kurguladığı yeni güç dengesine çıtını çıkaramadı. ABD ilerledi de ilerledi. Putin sadece izledi.
Bu güç boşluğu ABD'yi öyle bir moda soktu ki, kendine zarar vermeye başladı. ABD, tek kutuplu bu dönemin sonunu getirecek hareketi 2003'te Saddam'a saldırarak gerçekleştirdi. Uydurma gerekçelerle ve uluslararası hukuku ihlal ederek Irak'a savaş ilan ettiğinde herkes rahatsız oldu ama kimse ABD'yi açıktan suçlayamadı. Rusya da...
Irak'a saldıran ABD, aynı zamanda Soros üzerinden Rusya'nın burnunun dibinde bulunan üç ülkede renkli devrim ismi verilen darbemsi olaylar tetikledi. Bu ülkelerde ABD yanlısı hükümetleri iş başına getirmek için çabaladı. ABD, Sovyetler'i yıkmıştı. ABD, Rusya'yı yağmalamıştı. ABD, Doğu Avrupa'yı ele geçirmişti. ABD, Irak'ı işgal etmişti. Ve ABD, Rusların tarihi bölgelerinde güdümlü hükümetler kurmuştu. Üstelik tüm bu süreç, Avrupa'yı kenarda tutarak yaşanmıştı.
Tek kutuplu dünyanın gücünün bozulmasının ilk alameti, 2008 yılında Osetya'da NATO'nun Gürcistan'ı yalnız bırakması ile görüldü. Aynı yıl küresel ekonomik kriz patlak verdi. Küresel ekonomik kriz aslında kıyamet alameti gibiydi. Çin ise krizden güçlü çıkarak dünyadaki konumunun ilk işaretlerini verdi. Denge değişiyordu. Bu süreçte ABD ve AB, lehlerine olan pozisyonlarını koruma yolunda yeterli adımları atamadılar.
ABD ikinci büyük hatasını Arap Baharı ile attı. Batı ile entegre bir Ortadoğu pazarı için Türkiye ve Körfez ülkeleriyle hükümetler değiştirilmek istendi.
Özetlemek gerekirse Sovyetler'in dağılması sonucunda oluşan güç dengesi, önce 2008'de Gürcistan'da, 2015'te Suriye'de ve 2014'te Ukrayna'da geri dönülmeyecek üzere çatladı. Rusya geri dönüyordu ve ABD'nin tüm girişimlerine karşı koyuyordu. Üstelik ABD, 2015'in ardından pek çok cephede kayıplar yaşamaya devam etti.
Sonuç: Rusya geri döndü ve kurulan güç dengesini bozdu. Bu durumda güç dengesi yeniden kurulmak zorunda.