Dünyada bir eşi benzeri olmayan 15 Temmuz direnişinin beşinci yılında tehlikenin tamamen geçtiğini, bütün hesapların görüldüğünü söylemek mümkün müdür? Hayır! Ama bu demek değildir ki; aradan geçen beş yıl içinde her şey başladığı günkü gibidir.
Şöyle ki: Fetullahçı Terör Örgütü temsilcileri tarafından ülke bütünlüğünün hedef alındığı 15 Temmuz gecesi, Türk milleti kendi kaderine sahip çıkmanın büyük iradesini göstermiştir. Bundan önceki darbelerden çok farklı olarak hem millet hem meşru siyaset kurumları ve temsilcileri ile medya ve tüm STK'lar da bu iradeye dahil olmuştur.
Bu büyük buluşmanın siyaseten vücut bulduğu bir başka büyük uzlaşma da Cumhur İttifakı çatısı altında olmuştur. AK Parti ve MHP'nin bu ittifakı, Cumhuriyet döneminin en önemli, en anlamlı ittifakıdır. Hiçbir boşluk bırakmadan, gündelik siyasetin küçüklü büyüklü hesaplarına takılmadan büyük bir uzlaşma bilinciyle davranan Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli, büyük Türkiye'nin önünü kesmek isteyen dahili ve harici bütün düşman ve işbirlikçilerine karşı yıkılmaz bir blok oluşturmuştur.
İşte bu büyük buluşmanın beşinci yılında siyaset kurumuna "yerli ve milli" olarak adlandırılan yepyeni bir siyasi kalıp ve kategori yerleşirken, Türkiye'nin yurt dışında milli çıkarları daha güçlü savunulabilmiştir. Aynı şekilde, dışarıdan saldırılar ve operasyonlara karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin savunma refleksi hiç olmadığı kadar güçlenmiştir.
Bugün, terörle mücadele başta olmak üzere bütün saldırılara yönelik elde edilen başarıda bu şuur ve bilincin etkisi, katkısı doğrudan vardır. 15 Temmuz destansı direnişin beşinci yılında siyaset kurumuna karşı güven duygusunun ve siyasi istikrarın artık yerleşik hale gelmesinde de aynı şuur ve bilincin katkısı bulunmaktadır.
Geçen akşam çıktığımız A Haber'de canlı yayınında, 15 Temmuz gecesi İstanbul'da vatanı savunurken bir oğlu şehit bir oğlu gazi olan İhsan Ayanoğlu amcamızın sözleri hâlâ kulaklarımda. "Biz bu vatanı bir dolara satanlardan değiliz" diyen İhsan amcanın, mevzubahis vatan ise geride kalan evlatlarıyla birlikte yine sokaklara düşmeye, yine hainlere karşı direnmeye ve şehit olmaya nasıl hazır olduklarını söylemesi, "Bu ülkeye hakkımız geçmişse, bugünün anlamını bilen herkese hakkımız anasının ak sütü kadar helal olsun" demesi karşısında etkilenmemek mümkün mü?
Ama bir evladını şehit, bir evladını gazi olarak veren İhsan amcanın, ihanet gecesine "Tiyatro, kontrollü darbe" yakıştırması yapan, bu destanın içini-anlamını boşaltmaya çalışan CHP ve türevlerine tokat gibi sözleri de bir o kadar tarihe geçecek nitelikteydi.
İhsan amcanın sözlerinden hareketle şunu açık yüreklilikle söyleyebiliriz: Cumhuriyetin 100. yılına denk gelen 2023 yılında önümüzdeki 100 yılın kaderini de belirleyecek bir seçim yapılacak. Devletin bütün kurumlarıyla üzerine çullandığı ve darmadağın ettiği FETÖ ile onun yönetici ve üyelerine yeniden moral vermek, onları motive etmek için "KHK ile atılan örgüt mensuplarının yeniden görevlerine döndürüleceği" sözünü veren CHP ve onun türevleri bir yanda; bu millet ve devletin bekası için bütün gündelik siyasi hesapları bir yana bırakıp sarsılmaz bir blok oluşturan Cumhur İttifakı ortakları Erdoğan ve Bahçeli diğer yanda.
"Ya istiklal ya ölüm" diyen, tam bağımsızlık uğruna can vermekten, bedel ödemekten kaçınmayan, sipariş üzerine değil, seçim zamanlı değil, bir milli şuurla yola çıkan anlayış mı, yoksa PKK-FETÖ-YPG dahil bütün Türkiye düşmanlarına kucak açan, gönüllü sözcülüğünü yapanlar mı?