Venedik kriterleri... Avrupa demokrasisinin halihazırda geldiği en yüksek seviyeyi ifade eder. İnsan hak ve özgürlüklerinin en somut belgesidir. Avrupa hukukunun ve siyasetinin en belirleyici metnidir. Bu kriterlere göre; demokrasilerde partiler kapatılamaz! Bizim deyişimizle; kesin bir demokratik fetvadır! ANCAK... Bir siyasi hareket veya parti, terörle işbirliği yapıp terörü destekliyorsa kapatılabilir. ÇÜNKÜ...
Bu; demokrasi için kesin bir tehlikedir!..
Örnek mi istiyorsunuz...
İspanya'da 2003 yılında kapatılan Batasuna Partisi... Kapatılma sebebi de; bir terör eylemine katılmaları değil, terörü kınamamaları! Bask ülkesine tam bağımsızlık istediği için yasa dışı eylemlerle bu isteğini ortaya koyan terör örgütü ETA ile olan bağlantısı ve bu terör örgütünün eylemlerini kınamadığı için kapatıldı.
Bu dava önce, İspanya'nın Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. Mahkeme, kapatılmayı haklı buldu. Daha sonra taraflar AİHM'e gitti. Uluslararası mahkeme, "Kapatılma işlemi hukukidir, gereklidir" dedi. Ve devam etti: "Bırakın terör örgütüyle organik bağları olmasını, terörü lanetlememeleri bile gerekçedir."
Gelelim bugüne ve bize... Batasuna Partisi'nin kuruluş amacı ve mensuplarının siyaset yapma şekli ile bugünkü HDP, birbirinin aynı özellikleri taşıdığı gibi, HDP'nin Batasuna'ya göre katbekat terör örgütüyle doğrudan ve dolaylı işbirliği olduğu hem söylemleri hem eylemleriyle yargı kararları sonucu tespit edilmiş, onlarca mensubu da bu yönde hüküm giymiş.
Yani bugün parti kapatılmasıyla ilgili "demokrasi" diyenler, "özgürlük" diyenler, "AB" diyenler, "Venedik kriterleri" diyenler sadece ve sadece AİHM'in bu içtihadına baksınlar, ondan sonra tekrar bu kavramlar üzerinden Türkiye'yi eleştirmeye, mahkûm etmeye devam edebilecekler mi görelim.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, HDP'nin kapatılmasıyla ilgili açtığı davanın kimse için sürpriz olduğunu sanmıyorum. Bu sonuç olsun diye gümbür gümbür gayret etti HDP'nin yöneticileri ve üyeleri.
Çünkü artık, Kürt vatandaşlarının temsilcisi, Kürt haklarının sözcüsü olduklarına dair uydurma beyanlarının bir karşılığının olmadığı, en başta Kürt halkı tarafından görüldü. Devletin doğru mücadele yöntemleriyle terör örgütü PKK ne yurt içinde ne de sınır ötesinde artık eylem yapamaz hale geldi.
2002 sonrasında demokrasi alanında (sosyal ve kültürel) getirilen düzenlemelerle birlikte HDP'nin de siyaset alanı neredeyse yok oldu. Demokrasi dışı her adımı artık en fütursuz şekilde yapar hale gelen bu yapının ne adı siyasi parti olabilir, ne de durması gereken alan siyaset olabilir.
Buradan bu yazıyı okuyan herkese istisnasız tek bir şey diyeceğim: PKK ve HDP'nin Kürt diye bir sorunu yok, ama Kürtlerin PKK ve HDP diye bir sorunu var. Bu söze itirazı olan varsa söylesin...