Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

17-25 Aralık’ın hatırlattığı

Geçtiğimiz günlerde yedinci yılını andığımız 17-25 Aralık operasyonları FETÖ terör örgütünün ve bir kısım medyanın yürüttüğü bir darbe girişimi ve algı operasyonundan başka bir şey değildi. Yargı-Emniyet-Medya-FETÖ birlikte hükümeti düşürmeye çalıştılar. Bin bir iftira ve sahte belge ile oluşturulmak istenilen algı operasyonu, aralarında Turkuvaz medyanın başını çektiği medya kuruluşları sayesinde gerçeklerin ortaya çıkarılmasıyla bertaraf edildi. Buradaki asıl hedef; Erdoğan idi ve ona yapılacak itibar suikastı ve yolsuzluk iftiraları oluşturulacak algı ile hükümetten düşürmekti. O günden bugüne baktığımızda değişen pek çok şey ve katedilen çok uzun bir yol var elbette ama sosyal medya üzerinden algı operasyonlarının hala devam ettiğini de söylemek lazım. Gezi ve 17-25 Aralık darbe girişimleri ilk itibar suikastlarıdır. Tayyip Erdoğan'ın şahsında aslında hedef doğrudan devleti itibarsızlaştırmak, siyaseti-siyasetçiyi değersizleştirmekti. 17-25 Aralık darbe girişimi; Tayyip Erdoğan'ın bizzat şahsına yapılmıştır. Sebebi çok açıktı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni büyüten, bölgesel iddiasını ortaya koyan ve dünyaya hem söz söyleyen hem kafa tutan bir lidere Türkiye'yi yönettirmek istemediler de ondan. 3. havalimanını yapan, 3. köprünün temelini atan, Kanal İstanbul gibi dünyanın ilk 10 büyük projelerini hedefleyen bir Tayyip Erdoğan ve Türkiye'ye çağ atlatacak vizyon birilerini fena halde rahatsız etti.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


İsimsiz bir ihbar mektubu ile başlayan 17 Aralık darbe girişimi, FETÖ terör örgütü mensubu savcılar eliyle ihbar kabul edilerek İstanbul Başsavcılığı'na bile bilgi verilmeden düğmeye basıldı ve en büyük hukuksuzluklardan biri de Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) girişi yapılmamış olmasıydı. Baştan sona hukuksuzluk örneğiyle dolu bir yargı-emniyet darbesi olan 17-25 Aralık operasyonunun baş aktörlerinden dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza Tosun'un, operasyon günü Fetullah Gülen'in Pensilvanya'daki yardımcısı Sinan Dursun ile görüşüp tekmil verdiği de daha sonra ortaya çıktı. Yine operasyonun yargı ayağının en bilinen ismi firari FETÖ'cü savcı Zekeriya Öz, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne baskın düzenleyip polislere zorla örgüt şeması oluşturmaya ve örgütün tepe ismi olarak da Tayyip Erdoğan'ı yazdırmaya çalışması da akıllarda kalan detaylardan biri.
Bugün artık vesayet odaklarının etkisinden kurtulan ve milli iradenin kontrolünde olan bir devlet yönetimi artık kök salıyor. Bunda, yetkiyi doğrudan milletten alan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin önemli etkisi olduğunu kayda geçirelim. Demokrasi, en güvenli rejim elbette ama demokrasinin en zayıf yanı da çok küçük grupların manipülasyonuna da açık olabilmesidir. Bu küçük grupların, belli vesayet temsilcileri ile menfaat birliğine gitmesi halinde devlet ve millet için de tehdit oluşturması tarih boyunca yaşandı. Bunun en son örneği 15 Temmuz alçak darbe kalkışmasında görüldü. Ama; 2002 yılından itibaren demokrasi ve devlet yönetiminde milli iradenin dönüşümünün geldiği nokta 2013'te de, 2015'te de yapılmak istenilen darbelerin bizzat millet tarafından püskürtülmesiyle neticelendi. Çünkü; artık millet bu oyunlara kanmıyor, Tayyip Erdoğan'a güveniyor, millet inanmadığı operasyon ya da darbelere karşı canı pahasına kendisini ortaya koyup direniyor. Dünün dünde kaldığı, artık yeni şeylerin söylendiği günlerdeyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA